Translate

20 Kasım 2013 Çarşamba

Güncel Haber...


İmam kız kardeşine tecavüz etti

KARS’ın bir köyünde imam 28 yaşındaki A.B. ve 25 yaşındaki M.B., Erzurum’un Yakutile İlçesi’nde oturan kız kardeşleri 21 yaşındaki H.B.’ye tecavüz ettikleri iddiasıyla tutuklandı. İki kardeşe para vererek ilişkiye giren iki kişi daha cezaevine gönderildi.

Yakutiye’de oturan H.B., polise başvurarak iki ağabeyinin kendisine tecavüz ettiğini ileri sürdü. Annesini 7 yıl, babasını 1 yıl önce kaybettiğini belirten H.B., birlikte yaşadığı ağabeyi M.B.’nin geçen cuma günü kendisine tecavüz ettiğini söyledi. Diyanet İşleri kadrosunda imam olan ağabeyi A.B.’nin de önceleri defalarca tecavüzüne uğradığını iddia eden H.B., şöyle dedi:

"İlk tecavüz olayını ablam R.’ye anlattım. Kimseye söylemememi aksi halde ağabeyimin işinden olacağını söyledi. Ağabeyimin tecavüzünden hamile kaldım, Ankara’ya götürdü kürtaj oldum. Daha sonra da küçük ağabeyim M.B., tecavüz etti. Ayrıca N.Ç. ve E.P.’nin de tecavüzüne uğradım."

Şikayet üzerine yakalanan ve sevk edildiği 2’nci Sulh Ceza Mahkemesi’nde 2.5 yıldan bu yana eşinden ayrı yaşadığını anlatan imam A.B., görevinin oluşturduğu baskıdan dolayı bu olayı gerçekleştirdiğini ileri sürdü. A.B., mahkemede, poliste verdiği ifadeleri ve suçlamaları kabul ettiğini söyledi.

İmamın ilişkisini tahmin ettiğine ifadesinde yer veren 3 yaş küçük erkek kardeşi M.B. ise kız kardeşi H.B. ile ilişkisini anlattı. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine önceki gün çıkarılan imam A.B. ile kardeşi M.B. ve para karşılığı ilişkiye girdiklerini öne süren 41 yaşındaki N.Ç. ve 53 yaşındaki E.P., ’nitelikli cinsel saldırı’ suçundan tutuklandı.

5 Kasım 2013 Salı

Kitap Önerisi!!!

Özet

Meltem Arıkan önceki kitaplarında rastladığımız soruları, üstelik yeni sorular da ekleyerek, bu kez bedenin özgül tarihinin ayrıntılarında yeniden soruyor. Ancak yanıt konusunda ödünsüz davranmayı yeğ tutarak, yalnız yanıt almayı hak etmiş sorulara, romandaki karakterlerin kurgusal gerçeği içinde yanıt veriyor.

Bir de bakıyorsunuz kurgusal anlatının soruları ve yanıtları, gerçekte tanık olduğumuz ve hatta birebir yaşadıklarımızın ‘ta kendisi!’ Meltem Arıkan, anlattığı insanları edebiyatın olanaklarını yaratıcı biçimde kullanarak bilindik kılıyor.

Kadınlara ağırlıklanmış kadın öyküsü değil anlattığı; Junguen bakışla kadındaki erkeğe ayna tutarken aynanın içinden erkekteki kadına dair çok net fotoğrafların yansımasına katkıda bulunuyor.

Feminist yazar Meltem Arıkan‘ın 7 yıl önce mahkeme kararıyla toplatılan ve daha sonra yine mahkeme kararıyla toplatma kararı kaldırılan ‘Yeter Tenimi Acıtmayın’ kitabı yeniden raflardaki yerini aldı. ‘Düşünce ve Özgür İfade Ödülü’ne layık görülen kitap, bu günlerde gündemden düşmeyen kadına yönelik şiddeti konu alıyor. Kitabı, Arkadaş Yayın Evi tarafından okuyucuya sunuldu. (…)

1 Kasım 2013 Cuma

Haber örneği


Öz kızına tecavüz ettiği, kızının doğurduğu 17 yaşındaki kızına da cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen 52'lik baba tutuklandı...


Karabük'ün Yenice ilçesine bağlı Yortanpazarı Beldesi'nde öz kızına tecavüz ettiği, kızının doğurduğu 17 yaşındaki kızına da cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen baba tutuklandı.
İddiaya göre, Yortanpazarı Lisesi 3. sınıf öğrencisi B.B (17), yaklaşık 10 gün önce okulda olduğu sırada çeşitli haplar içerek intihar etmek istedi.
Öğretmenleri ve arkadaşlarının durumu bildirmesi üzerine beldedeki sağlık ocağına kaldırılan B.B'nin tedavisi yürüten doktorun neden intihar etmek istediğini sorması üzerine genç kız, öz babası diye bildiği R.B'nin (52) kendisine sürekli cinsel tacizde bulunduğunu ifade etti.

Doktorun durumu Cumhuriyet Savcılığı'na iletmesi üzerine baba R.B, gözaltına alındı.

Soruşturmayı derinleştiren Cumhuriyet Savcısı, B.B'nin ablası zannettiği F.B'nin de (34) ifadesine başvurdu. F.B, ifadesinde, babasının 13 yaşından itibaren 9 yıl süresince kendisine tecavüz ettiğini, bu tecavüzden cinsel tacize uğrayan B.B'nin yanı sıra bir erkek bebek dünyaya getirdiğini söyledi.
F.B, oğlunun bir aileye evlatlık verildiğini, kızı B.B'yi ise babasının eşi doğurmuş gibi göstererek, nüfusuna kaydettirdiğini anlattı.
Babasının tacizine uğrayan ve ablası sandığı F.B'nin aslında annesi olduğunu öğrenen B.B, Cumhuriyet Savcısına, beldedeki postanede çalışan H.T'nin de (45) kendisine cinsel tacizde bulunduğunu belirtmesi üzerine bu kişi de gözaltına alındı.




Olayla ilgili R.B. ve H.T, Cumhuriyet Savcılığı'ndaki ifadelerinin ardından çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. B.B, Karabük Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne teslim edildi.

(http://www.sacitaslan.com/oz-kizina-tecavuz-etti-haberi-33051)

27 Ekim 2013 Pazar



Ensesti açığa çıkarmak için,
Çocuğun babası, ağabeyi, dedesi, amcası, dayısı gibi yakınlarından biri tarafından yapılan istismarı engellemek için öncelikle çocuğun kendisini ifade edebileceği ortama ve farkındalığa ihtiyacı vardır.
Tüm eğitim ve öğretim kurumları çocukların ensesti ifade etme becerisini geliştirmek için kullanılabilir. Ancak istismar yaygın olarak erken yaşlarda daha kolay kazanılacağı için okul öncesi eğitim kurumları v ilköğretim kurumları bu konuda çalışmak için daha uygun kurumlardır.
Aile bireylerinin, özellikle de annenin desteğinin ensestin açığa çıkarılıp engellenmesi ve devam eden süreçte çocuğa yardımcı olması için, okullar, halk eğitim merkezleri ve Sivil Toplum Kuruluşları yetişkin eğitimi için kullanılabilir.

Yargı Sürecinin Sağlıklı İşlemesi İçin,
Ensestin yargılanma süreci oldukça zorludur. Cinsel istismarın tüm fiziksel ve ruhsal deliller titizlikle toplanmalı ve değerlendirilmelidir.
İfade, delil toplama ve yargı sürecinde mağdur çocuk bir defa sesli ve görüntülü kayıt yapılarak uygun mekânda ve ruh sağlığı uzmanları gözetiminde dinlenerek örselenmesi engellenmelidir.

Bilgi ve İletişimin Arttırılması İçin,
Ensest mağdurlarının kendileri ya da yakınları ensesti açığa çıkarmak için güvenebilecekleri ve kolay ulaşabilecekleri yollar ihtiyaç duymaktadırlar. ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattının çok iyi tanıtılması hem istismar mağdurlarının şahsi başvurularını hem de ihbarları kolaylaştırmak açısından son derece önemlidir.



Uygulamaların Kurumsallaştırılması,
Özellikle ensest mağdurlarıyla karşılaşılma ihtimali daha yüksek olan okullar ve sağlık kuruluşlarında çalışanların izleyecekleri yol konusunda bilgi sahibi olmaları gereklidir.

Kurumsal Bakıma İlişkin Öneriler,
Çocukların ve annelerinin güvenli şekilde barınabileceği yuva, yurt ve kadın sığınma evlerinin çoğaltılması ve sürekliliğinin korunması, idareci, uzman ve yardımcı hizmetleri yerine getiren görevlilerin hem sayısının hem de istismar konusundaki farkındalıklarının arttırılması önemlidir.

Rehabilitasyon,
Ensest vakaları yargıya yansıdıktan sonra mağdurun, ailenin diğer üyelerinin ve saldırganın ruhsal açıdan değerlendirilmesi, ruh sağlığı ve rehabilitasyon hizmetlerinin verilmesi, mağdura ve ailesine gerekli ekonomik desteğin sağlanması önemlidir.

Medyada Gösterim,
Ensestin, genel olarak tüm istismar türleri gibi, medyada duyurulması sırasında, mağdur için yol gösterici ve olayı açığa çıkarma yönünde cesaretlendirici olması, şüpheli durumların kesinleşmiş davalar gibi yansıtılmaması, mahremiyete özen gösterilmesi, mağdurun ruhsal travmasını arttıracak haberlerden kaçınılması, belirli bir sosyoekonomik grubu damgalayıcı şekilde haber yapılmaması ve istismar davranışı için özendiricilik teşkil etmemesi gereklidir.

Ensestin Tanımlanmasının Gereği ve Önemi,
Türkiye’de ceza yasası ensesti ayrıca tanımlamamaktadır. Ensest cezaları, saldırganın yakınlığı dikkate alınarak arttırılmaktadır. Ensestin yasalarda tanımın yapılması ensestin farkındalığını arttıran bir durum olacaktır.

25 Ekim 2013 Cuma


Kitap Önerisi!!!


Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ve Ensest İlişkiler Kitabı kitabının yazarları, yayınevi, baskı tarihi ve diğer tüm bilgileri. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ve Ensest İlişkiler Kitabı kitabının kısa özeti.


Ensest İlişki Cinsel Saldırı Çocukların Cinsel İstismarı Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Cinsel Taciz Cinsel Suçlarda İspat, Suçun Sübutu ve Cezanın Belirlenmesinde Esas Alınacak Ölçütler Yargıtay Kararları Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ve Ensest İlişkiler adlı kitabımı, mensubu olmaktan gurur duyduğum Yargıtay 5. Ceza Dairesinde 12 yıla yaklaşan uygulamaya yönelik bilgi ve birikimlerimi hukukçu meslektaşlarımla paylaşmak ve bu alanda yararlı olabilmek amacı ile kaleme aldım. Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar 765 sayılı TCK. da -Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhine Cürümler - başlığı altında düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK. da -Cinsel Dokunulmazlığa Karşı İşlenen Suçlar- başlığı altında düzenlenmiştir. Bu yeni düzenleme ile eskiden farklı olarak; cinsel suçlar aileyi ve genel ahlakı ilgilendiren bir konu olmaktan çıkarılarak, cinselliği kişisel bir özgürlük değeri olarak gören toplumu ve aileyi değil, doğrudan kişinin kendisini esas alan ve onun özgürlüğünü ön plana çıkaran bir anlayışı benimsemiştir. Cinsel suçlarla ilgili konulara geniş olarak yer verilirken, toplumda bir sır gibi saklanan ve kolay kolay niteliği itibarı ile ortaya çıkmayan -ensest ilişki- yolu ile işlenen suçlara da ayrıntılı olarak yer verilmeye çalışılmıştır.

Yazar: Ahmet Ceylani Tuğrul
Yayınevi: Adalet Yayınevi

21 Ekim 2013 Pazartesi

Toplumsal Yapıda Ensest 2.


Ensest mağdurunun ve saldırganının farklı toplumsal kesimlerden olabileceği bulgusuna dayanarak tüm çocukları korumaya yönelik sistemin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu koruma, hem gizli kalan ensest vakalarını ortaya çıkarmaya hem de ortaya çıkan vakalarda ensest mağdurlarına yardım etmekle görevli kurumların doğru yaklaşım biçimlerini geliştirilmesi ile mümkündür. Çocukların her türlü şiddetten korunmasına dair uluslararası belge olan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye imza atmış olan Türkiye'de devlet çocukların korunmasına dair temel sorumluluğu üzerine almıştır. Uluslararası anlaşmalar yanında, Türkiye’deki ulusal yasal çerçeve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlara yönelik altıncı bölümünün çocuk istismarıyla ilgili 103. maddesi, 3/7/2005 tarih 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ve 24/05/1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile istismara ilişkin yasal çerçeve ve devletin çocuğu korumaktaki rolü tarif edilmiştir. Ancak uygulamada yaşanan sorunlar ilgili tüm kurum ve kuruluşların işbirliğine olan gereksinimi açıkça ortaya koymaktadır. Ensestin beraberinde getirdiği sorun alanlarının genişliği, bu konuda mücadelenin de disiplinler arası işbirliğini gerektirmektedir. Arastirma sonuclari ve Türkiye'de ve farklı ülkelerdeki uygulamalar ensest vakalarını ele almak ve gerekli desteği vermek için çok disiplinli merkezlere olan ihtiyacı göstermektedir (Ağırtan vd., 2008, Trute vd., 1992: 359; Baker vd., 1999, Wegner,1987).

Toplumsal Yapıda Ensest 1.

Ensest her türlü toplumsal yapıda karşılaşılan bir sorundur. Sorunun en önemli kısmı şüphesiz gizli kalması, bu nedenle de çocuk ve gencin istismarının yıllar boyunca devam etmesidir. Cinsel istismarla mücadele konusunda iyi destek sistemlerine sahip olan Kanada gibi ülkelerde dahi toplum merkezli çalışmalar istismar yaşayan gençlerin önemli bir bölümünün istismarı açığa çıkaramadığını göstermektedir (Ungar vd., 2009: 702). Ancak sorunun aile içerisinde yaşanıyor olması kapalı ve aile merkezli toplumlarda çocuğun ve ona
destek olmak isteyen yakınlarının ensesti dile getirmesini daha da zorlaştırmaktadır. Ayrıca Türkiye'nin de içinde olduğu aile merkezli toplumlarda ensesti ortaya çıkarmak aile bütünlüğüne müdahale etmek gibi görülmekte, bu durum hem ensestin açığa çıkmasına hem de açığa çıkması ardından mağdur çocuğun rehabilitasyonuna engel olabilmektedir. Baker ve Dwairy (2002: 110-111) Filistin için ensestle mücadele modeli önerdikleri çalışmalarında kapalı ve otoriter toplumsal yapılarda ensestin ortaya çıkarılmasının daha da zor olduğunun ve saldırganın cezalandırılmasının tek başına yeterli olmadığı gibi gerekli ardıl tedbirlerin 
alınmaması durumunda çocuğun farklı istismarlara açık hale geldiğinin üzerinde durmuşlardır. Pek çok çalışma ve uzman görüşünde istismarın ortaya çıkarılmasında ve rehabilitasyon sürecinde annenin rolü üzerine durulmuştur (Plummer, 2006; Baker and Dwairy 2002: 116). Araştırma sonuçları da annenin rolünün önemini doğrular niteliktedir. Ancak annenin rolü değerlendirilirken mağdur çocuğun annesi olma rolü yanında saldırganın eşi ya da annesi olması gibi bir gerçeğin yarattığı rol çatışmaları, saldırganın anne üzerinde yarattığı fiziksel ve duygusal baskı ve annenin aileyi ya da toplumu karşısına almak konusunda yeterli güç ve donanıma sahip olmaması gibi gerçeklerin göz önünde tutulması gerekmektedir (DeYoung, 1994). Aile içi şiddetin diğer türlerinde olduğu gibi çocuğun aile içi cinsel istismarında da, kadının şiddetin sona erdirilmesi yönünde tavır alabilmesi bireysel olarak kendisinin olduğu kadar toplumsal olarak da kadının toplum içerisindeki gücünün
arttırılacağı süreçler içerisinde mümkün olabilmektedir.

18 Ekim 2013 Cuma

HABER ÖRNEĞİ


Tokat Zile’de inanılmaz bir olay yaşandı. Skandalı, bir öğretmenin dikkati ortaya çıkardı.
Derse giren öğrencisinin vücudunda darp izleri gören öğretmen, çocuğa ailesinin şiddet uyguladığını düşünerek genç kız ile sohbet etti. Önce babasının kendisine şiddet uyguladığını belirten 16 yaşındaki kız, daha sonra ağlayarak, babasının ve annesinin, ablası ile kendisine yaptığı cinsel işkenceleri anlattı.

‘Şiddet’li 100 CD

Genç kızın anlattıkları karşısında şoke olan öğretmen, hemen durumu okul yönetimine anlattı ve olay, adli makamlara bildirdi. Polis, astsubay V.B.’nin evinde yaptığı aramada, karısının da içinde bulunduğu kızları ile çekilmiş şiddet dolu seks görüntülerinin yer aldığı 100’e yakın CD buldu. Evde bulunan çok sayıda seks oyuncakları, kırbaçlar ve mazoşist dergiler, deri kıyafetlere de el konuldu. Zile Cumhuriyet Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınan Astsubay V.B. ile karısı H.B.’nin, 19 yaşındaki kızları ile 6 yıldır, 16 yaşındaki kızları ile de son üç yıldır ensest ilişki yaşadıkları iddiası gündeme geldi. “Çocuğa cinsel istismar, darp” suçlamasıyla mahkemeye sevk edilen karı koca tutuklandı. Astsubay olan V.B. Sivas Askeri Cezaevi’ne gönderilirken, karısı H.B. ise Zile Cezaevi’ne konuldu.

V.B.’nin vücudunda çeşitli dövmeler olduğu belirlendi. Bu dövmelerin arasında kızlarının isimleri olduğu görüldü. V.B.’nin, geçen yıl üniversiteyi kazanan 19 yaşındaki büyük kızını, “Hasretine dayanamıyorum” diyerek okulu bıraktırdığı bildirildi.

Baba: Kötü hissediyorum

Baba V.B. suçlamaları reddederek, “Ben sadece dövdüm” dedi. Savcının, “Bu görüntüler ne, arşiv yapmışsın” sorusu üzerine V.B., “Kendimi kötü hissediyorum” diyerek ifade vermedi. Anne H.B. ise kızları ile ensest ilişkilerini ayrıntılarıyla anlattı. Savcının, “Neden zamanında yardım istemedin?” sorusuna anne H.B., “Beni öldürür diye korktum” yanıtını verdi. Olayın ortaya çıkması üzerine Tokat Valiliği 2 kardeşi koruma altına aldı.(Hürriyet)

DÜNYAYI SARSAN ENSEST SKANDALI
Avusturya’da yaşanan benzer bir olay uzun süre dünya gündemini meşgul etmişti. 74 yaşındaki Josef Fritzl öz kızını 24 yıl boyunca evinin bodrumuna hapsederek tecavüz etmiş ve bu ensest ilişkiden 7 çocuk sahibi olmuştu. Olayın ortaya çıkmasından sonra Fritzl, ömür boyu hapse mahkum edilmişti.


11 Ekim 2013 Cuma

HABER ÖRNEĞİ!!

Yasin K. (27) amcasının kızı, Rabia'yla (13) ilişkiye girdi. Rabia'nın ailesi, kuzene karşı hukuk savaşı başlattı.
Bugün 15 yaşında olan Rabia, ailesini şikayet edip yurda yerleşti. Kızın babası 'Kızım bekaret kontrolünden kaçıyor. Yasin K. cezasız kalacak' diyor.
Antalyalı ailenin 'kızım olmadan asla' mücadelesi. Antalya'da bir camcıda çalışan Yasin K.(27) evlerine sık sık girip çıktığı Durmuş K.'nin o dönem 13 yaşında olan kızı Rabia'ya yakınlık duymaya başladı.
Ardından da iki kuzen gizlice flört etmeye başladı. Olaydan haberdar olan Rabia'nın ailesi birlikteliğe karşı çıktı. Aile, kızlarının amca oğluyla irtibatını kesmesi için başka bir okula kaydını yaptırdı. Ancak Yasin K., küçük kızın peşini bırakmadı. Rabia ilköğretim okulunu bitirince ailesi onu yatılı olarak Burdur'un da bir liseye gönderdi. Ailenin bu çabası da ilişkiye engel olamadı. Yasin K. ile Rabia görüşmeye devam etti. Okul yönetemi aileye Rabia'nın derslerinin kötü olduğunu haber verdi.
EĞİTİM ALMASINI ENGELLEDİ
Aile bu gelişme üzerine savcılığa Yasin K. hakkında Rabia'nın okumasını engellediği cinsel istismarda bulunduğu şikayetiyle suç duyurusunda bulundu. Buradan da sonuç alamayan aile kızlarını bu kez Antalya'da bir özel okula kaydettirdi. Sonunda bu çaba da nafile çıktı. İkili görüşmeye devam etti. Lise 1. sınıfın son döneminde 'komşuya gidiyorum' diyerek evden ayrılan Rabia bir daha eve dönmedi. Kayıp başvurusunda bulunan aileye polisten gelen cevap 'Kızınıza şiddet uygulamışsınız. O da Şanlıurfa'daki amcasının kızı Yasemin G.'ye sığınmış' oldu.
Baba Durmuş K. polise 'Yasemin G. kızımı kaçıran akrabamız Yasin K.'nin ablasıdır. Aramızda husumet var. Kızımın devlete teslim edilmesini istiyorum. Biz gelip alacağız' dedi. Kızını Şanlıurfa'dan alan baba, soluğu Atatürk Devlet Hastanesi'nde aldı ve ailenin 4 üyesi de psikolojik tedavi görmeye başladı. Baba kaçırılan kızının cinsel istismara maruz kalmış olabileceğini düşünerek doktordan rapor almak istedi. Babanın ifadesine göre bunu duyan Rabia 155 polis imdat hattını arayıp 'Yetişin ailem bana şiddet uyguluyor' diye ihbarda bulundu. Eve gelen polis Rabia'yı alıp Zübeyde Hanım Çocuk Sitesi'ne yerleştirdi. Aile rapor almak için doktor kontrolünün yurtta yapılmasını talep edince Rabia yurttan da kaçtı.
Devlet kızımı korumadı
Yasin K. hakkında geçen yıl tehdit, çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak suçundan dava açıldığını da anlatan baba Durmuş K. şöyle konuştu: 'Kızım telefon edip adını veremeyeceği bir arkadaşında kaldığını söyledi. Biz Yasin K.'nin kaçırdığından eminiz, çünkü işyerinden izin almış. 'Gelecek ay duruşmamız var. Kızım daha 15 yaşında. İki yıldır amcasının oğlunun esiri gibi yaşıyor. Kimisi 'evlendir kurtul' diyor. Bu yaşta kız evlendirilir mi? 13'ünde bir çocuğa o gözle bakılır mı? Bakanlığa kadar başvuruda bulundum. Fatma Şahin'in danışmanına 'Kızım155'i arayınca alıp yurda götürdünüz. Kızım yurttan kaçtı' dedim. Kızım bekaret kontrolünden korkuyor. Çünkü istismara uğramışsa Yasin K. ceza alacak. Bakanlık suç duyurusunda bulunduklarını söylediler. Devlet kızımı koruyamadı.'

10 Ekim 2013 Perşembe

Güncel Haber

Kan parasıyla kurtuldu…

Suudi Arabistan'da bir vaiz kızına tecavüz etti, öldürdü ve kan parasıyla kurtuldu...

Suudi Arabistan’da Fayhan al Ghamdi isimli vaiz beş yaşındaki kızına tecavüz ettiği ardından da işkenceyle öldürdüğü için sekiz yıl hapis ve 800 kırbaç cezasına çarptırıldı. Anca Ghamdi ‘kan parası’ olarak 270.000 dolar ödeyerek bu cezalardan kurtuldu. Ghamdi’nin eski eşi kan parası olarak 2.7 milyon dolar istiyordu. Ghamdi’nin ikinci eşi ise suça ortak olduğu gerekçesiyle 10 ay hapis ve 150 kırbaç cezasına mahkum oldu. Talihsiz kız 2011 yılında çatlamış bir kafatası, kolları ve kaburgalarında kırıklar ile vücudunda yanıklarla hastaneye kaldırılmış bundan bir kaç ay sonra da hayatını kaybetmişti. Vaiz kızını kablo ve çomaklarla dövdüğünü itiraf etmişti.
Aynı zamanda televizyon programlarının müdavimlerinden olan Ghamdi’nin kızına tecavüz etme sebebi ise gerçekten çok ilginç: Bekâretinden şüphe etmesi…

http://sozcu.com.tr/2013/dunya/kan-parasiyla-kurtuldu-386268/

7 Ekim 2013 Pazartesi

KÖŞE YAZISI



Aile, Türk toplumunda çok önemli bir değerdir ve Türk aile yapısının mutlaka korunması gerekir. Fakat her büyük toplumda olduğu gibi, bizim toplumumuzda da akıl ve mantık yapısı bozuk, psikolojik sorunları olan, hasta ruhlu, ahlak dışı yaşantıları olan anne ve babalar var.

Bu büyük gerçek; bir insanın, sırf anne-babası olduğu için bu ahlak yapısındaki kişilerin fikirlerine boyun eğmesi, onlara bağlılığını koruması gibi bir durumu da ortadan kaldırır. Unutulmamalıdır ki bugün cezaevleri cinayet işlemiş, hırsızlık yapmış, devlete zarar vermiş, terör eylemlerine katılmış, kendi öz çocuğuna ya da akrabasına cinsel istismarda bulunmuş milyonlarca anne-babayla doludur. Hiçkimse, bu kişilerin çocuklarının; anne-babalarıyla her ne olursa olsun müşterek bir hayat yaşamak zorunda olduklarını ya da bu hasta ruhlu, suç işleme eğilimi yüksek, kriminal yapılı insanlarla aynı çatı altında yaşamaya mecbur olduklarını iddia edemez.

Bir çocuğun sırf ailesi olduğu için anne ve babasının düşünce yapısı ve hayat tarzını benimsemesi gibi bir zorunluluğu yoktur. Türkiye'de ailesi komünist düşünceye sahip olan, ancak çocukları komünist düşünceyi benimsememiş pek çok aile vardır.

Bu noktada şu soruları sormak gerekir: Bizzat kendi öz babası, abisi, amcası ya da dayısı tarafından cinsel saldırıya uğrayan bir kız çocuğu bu tüyler ürpertici ortamda ses çıkarmadan olanlara katlanarak kalmaya devam mı etmelidir?

Bu zavallı çocuklara “o senin babamdır, abindir, amcandır, dayındır öyle şey yapmaz”diyerek ya da “böyle bir şey başkasına söylenmez, saklı tutulur” diyerek gerçekleri görmezden gelmek hangi akla vicdana uygun bir nasihattır? Aileleri komünist materyalist olduğu için bir çocuk komünist düşünceyi mi kabul edip savunmalıdır?

Aileleri gayri meşru bir yaşama sahip olduğu için ailelerinden uzaklaşan binlerce evlat var. Bu evlatlara, “Bunlar senin annen baban, gayri meşru bir hayatları da olsa, onlara uymak, onlarla aynı hayatı yaşamak zorundasın” mı denilmelidir? Ailesi PKK mensubu olan bir çocuk da, ailesine bağlılık gösterip PKK'lı mı olmalıdır?

Daha çoğaltabileceğim bu tip soruların cevapları ise son derece açıktır. Bir insan için, akıl ve vicdana neyin uygun neyin uygun olmadığını bilmek son derece kolaydır. Aile ancak yüksek ahlak sahibi, son derece vicdanlı, Allah korkusu, Allah sevgisi olan insanlardan oluşan bir müessese olduğu sürece ailedir. Aksi takdirde yani Allah korkusu, ahlaki değerler, güven, saygı, sevgi gibi temel unsurlar kaybedildiğinde o topluluk aile olma özelliğini yitirir.

Allah korkusu olmayan dolayısıyla da her türlü ahlaksızlığa açık, namussuz, şerefsiz ahlaksız insanlara sadece biyolojik olarak anne ya da baba olmaları nedeniyle körü körüne bir sadakat olmasını beklemek gayri ahlaki bir beklentidir. Akıl ve mantık sahibi bir insanın böyle bir ahlak yapısını kabul etmeyeceği çok açıktır. 1996'da yapılan araştırmaya göre 20 milyon Amerikalı, henüz çocukken ensest maduru oldu. Fakat bunun çok küçük bir kısmı bildirildi, çünkü madur olan çocuklar aileyi parçalamaktan çekiniyorlar. Aynı kuruluşun 1991 yılında yayınladığı araştırmaya göre ensest madurlarına her yıl 16 bin yeni vaka ekleniyor.

2006 yılında 17 bin 64 kişi aile içi şiddete maruz kaldı. Aile içi şiddete maruz kalanarın %18 kadarı ise aile içi taciz vakasına yani ensest ilişkiye maruz kalmıştır. 1992′de ABD'de üç eyalette yapılan ensest araştırması, 12 yaşın altındaki tecavüz mağdurlarının yüzde 46′sının tecavüzcüsüyle aile ilişkisi olduğunu, yüzde 20′sinin babaları tarafından tecavüze uğradığını ortaya çıkarmıştır.

Kanada'da 1992 tarihli rapora göre 16 yaşın altındaki kızların yüzde 17′si ensest ilişki yaşamış. 2003 tarihli Yeni Zelanda Tecavüz Krizi Auckland Raporu'na göre çocuklukta yaşanan cinsel taciz davalarının yüzde 43′ünde tecavüzcü aile üyelerinden biri. Güvenilir araştırmalar gösteriyor ki Amerika'daki çocukların %10 ila %20'si ensest ilişkiye maruz kalmıştır.

Türkiye'de tecavüze uğrayanların % 50'si 18 yaş altında ve bunlardan % 10'u erkek çocuk gerisi ise kız çocuktur. Her 4 kız çocuktan biri cinsel şiddete uğruyor. Daha çok 7–9 yaş arası çocuklar cinsel şiddete uğruyor. 5–10 yaş arası çocukların % 55′i ensest mağdurudur.10–16 yaş arası çocukların % 40'ı ensest mağdurudur.

Cinsel saldırganların % 75′i tanıdık biridir. Ensest olaylarında faillerin % 50′si öz baba, sırasıyla da amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılardır.Acil yardım hattını arayan ladınlardan, % 14,6′sı enseste maruz kalmıştır. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'na telefonla ya da gelerek başvuranların %26'sı ensest maduru. Ensest iddiasıyla sığınağa başvuran çocukların yüzde 25′inin vücudunda iz olmayacak şekilde enseste maruz kalmışlar. Yüzde 13'ünün ise vücudunda derin ve yüzeysel kesikler, morluklar var.

2006 yılında yapılan araştırmaya göre Türkiye'de her 26 dakikada 1, aile içi şiddet olayı yaşanmıştır. Çocuk istismarı, kadın istismarı ve taciz, aile içi tecavüz ve şiddet, ensest gibi olaylar yasal mercilere en az taşınanlar arasında olmasına rağmen böyle büyük bir rakamla karşılaşıyoruz. 2009 VERİLERİNE GÖRE Türkiye'de tecavüzlerin %27'si ensest. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kadınların %25'i ensest mağduru.

Uluslararası af örgütü raporuna göre Türkiye'de Acil yardım hattını arayan kadınların yüzde 57′sini fiziksel şiddete, yüzde 46.9′unu cinsel şiddete, yüzde 14.6′sını enseste, yüzde 8.6′sını tecavüze maruz kalanlar oluşturuyor.Kamer (Kadın Merkezi) başkanı Nebahat Akkoç: “Her dört evden birinde ensest ilişki yaşanıyor! Bize başvuran yaklaşık 50 bin kadının yüzde 25'i aile içinde ensest ilişkiye maruz kalıyor”

Herkesin tüm dünyada zavallı ve masum küçük çocukları müthiş bir ızdıraba sürükleyen enseste karşı uyanık olması gerektiğini düşündüğüm için bu yazıyı yazıyorum. Çocuklarınızı sizinle konuşabilecekleri ve her konuyu çekinmeden söyleyebilecekleri şekilde eğitin. Ve çocuklarına bunu yapan bir babanın artık baba sıfatını kaybedeceğini, artık toplum tarafından da baba olarak görülemeyeceğini anlatın. Anlatın ki o zavallı çocuk bir de toplum baskısı altında ezilmesin, yalan söylemekle suçlanmasın. Artık tüm dünyada yaşanan bu eziyet biran önce sona ersin.



Kaynak: http://www.diyarinsesi.org/yazi/dunyada-surekli-kanayan-yara-ensest-14688.htm#ixzz2h3UusQzh

3 Ekim 2013 Perşembe

Kitap Önerisi!!!

Anneler, Babalar ve Eğitimciler Bu Kitabı Mutlaka Okuyunuz.

"Arada bir o gelir, elleriyle, dudaklarıyla okşar, giderdi. Odamdan çıkmak istemezdim çoğu zaman, bazen de annemin yanından ayrılmak istemezdim. Annem odadan çıkarken, bende bir bahane bulup, takılırdım peşine, kuyruk gibi. Bazen de onunla odada baş başa kalmak isterdim. Ama evde birileri olmalıydı yine de; çünkü yalnızken yaptığı şey canımı acıtıyordu. Bir gün okulda rehberlik öğretmenim yanına çağırdı. 'Nedir, senin durumunda bir tuhaflık var. Hep dalgınsın, bir problemin mi var?' demesiyle nasıl oldu anlamadım ama hiçbir zaman anlatamayacağımı düşündüğüm her şeyi bir bir anlattım. Hem de hiçbir şey saklamadan. Ondan sonrası ise acıtan bir süreçti. Okula annem çağırıldı. Öğretmenim ona anlatırken gözlerini kırpmadan dinledi. Hiç tepki vermedi. Sanki her şeyi biliyor gibiydi. Tek soru sordu:
- Ne yapılabilir?
Ondan sonrasında bende avukatlar, polis, bağıran, sonra ağlayan bir baba, mahkemeler ve onun hapishaneye girmesi. Ardından bizim başka şehre taşınmamız. Hatırlamak istemediğim çocukluk yıllarım. Bugünse hiç kimseye çocukluğumdan bahsetmiyorum. Yaşanmamış olsun isterdim. Yaşama 25 yaşından başlayabilmek için çok şey verirdim."

Ensest, tarih boyunca farklı coğrafya ve toplumlarda bazen gizli bazen de açık yaşanmış, açıklanması ve irdelenmesi oldukça zor bir olgudur. Toplumsal gelenekler ve ahlaki baskılar nedeniyle bir türlü konuşulamayan bu konunun artık konuşulma ve üzerinde tartışılma zamanı gelmiştir. Toplumun baskısı ve önyargıları nedeniyle birçok çocuğun maruz kaldığı bu istismar türünü önlemenin başlıca yollarından birisi, toplumun bilinçlendirilmesi ve kimi bireylerde ortaya çıkan duygusal ve bilinçsel arızalara çaresel aranmasıdır. Elinizdeki kitap, sağlıklı bireylerden oluşan bir toplumsal yapıya kavuşabilmek için mutlaka okunması gereken, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Kurucu Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat'ın sahip olduğu deneyim ve bilimsel yaklaşımla hazırlanmış bir eserdir.
(Arka Kapak)

30 Eylül 2013 Pazartesi

KISA NOT

Yapılan araştırmalara göre, en çok istismara uğrayanlar 0-5 yaş çocuklardır. Bu yas çocukların en tipik özelliklerinden birisi olayı anlatma yeteneklerinin kısıtlı olusudur. Daha büyük yaslarda ise çocuğa karsı korkutma ve sindirme yolu kullanılmaktadır. Ayrıca, ailesinden başka sığınacak yeri olmayan bu çocukların sessiz kalma yolunu seçmeleri ve çoğu kez olayları bilinç altına iterek unutmaya çalışmaları bir diğer sorunu ortaya çıkarmaktadır. istismara uğrayan çocuklar ileride erişkin haline geldiklerinde, yeni cinsel deneyimlerle yeniden bu bilinç altına itilen olayları yasamak veya çeşitli yansıtmalara baş vurmak zorunda kalmaktadırlar. Cinsel istismara maruz kalmanın erken ve geç dönemlerde, çocuklarda fiziksel hasarın yanı sıra özsaygı eksikliği, utangaçlık ve suçluluk duygusu, intihar düşüncesi, olumsuz sosyal davranışlar, güven eksikliği, depresyon, karsı cinsten korkma, uykusuzluk, anksiyete, cinsel isteksizlik, seksüel bozukluklar ve psikoseksüel hasarlar oluşmaktadır.

25 Eylül 2013 Çarşamba

Çocuk İzleme Merkezi


Mağdur çocukların ifade çilesi bitiyor çocuk izleme merkezi geliyor


Sistem nasıl işleyecek?

Mağdur çocukların yeni bir istismarını engelleyecek Çocuk İzleme Merkezi şöyle çılışacak:
- İstismardan haberdar edilen kolluk kuvvetleri 'Çocuk İzlem Merkezi'nde görev yapan Cumhuriyet Savcısı'na haber verecek. Kolluk kuvvetlerinin bu iş için özel eğitim almış sivil personeli, çocuğu bulunduğu yerden 'sivil bir araçla' alarak merkeze getirecek.

- Merkezde görev yapan Adli Tıp uzmanı, çocuk psikiyatristi ve çocuk hekimi tarafından çocuk muayene edilecek. Vücudun tümü (cinsel organlar dahil olmak üzere) detaylı muayeneden geçirildikten sonra fiziki bulgular 'video kamera ile görüntülü' olarak kaydedilecek.

- Çocuğun ifadesi(adli görüşme), alanında uzman personel tarafından 'özel camlı' bir odada, ses ve görüntü kaydı yapılarak alınacak. İfade odasında bulunan aynalı camın arkasında Cumhuriyet savcısı, kolluk kuvveti, avukat, Adli Tıp uzmanı ve psikiyatrist bulunacak ve ifadeyi izleyecek. Sosyal hizmet uzmanı veya psikolog olan adli görüşmeci, konu hakkında sorular yöneltecek. Aynalı camın ardından bulunan savcı ise gerekli gördüğü takdirde kulaklık aracılığıyla adli görüşmeciyle irtibata geçecek ve istediği soruları iletecek. Adli görüşmeci de çocuğun ruh haline uygun şekilde bu soruları yöneltecek. Çocuğa uygun tedavi ve hizmet modeli belirlenene kadar barınma, beslenme, giyim, sağlık ve güvenlik gereksinimleri karşılanacak. (Yeni Asır)

23 Eylül 2013 Pazartesi

Aile ilişkileri

Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yapılan farklı çalışmalara göre, ensestin yaşandığı ailelerde ensestin yaşanmadığı ailelerden farklı olarak, yaşa ve cinsiyete bağlı aile içi yakınlık kuralları sınırlar açısından bozulmuştur. Bu bakış açısını savunanlardan Briere ve Eliot aile patolojisinin enseste sebep olmadığını, aksine ensest yaşantısının ailede patolojiye neden olduğunu ileri sürerler. Ensest yaşanan ailede annelerin çoğu eşleri tarafından dövülen, aşağılanan, baskı gören kişilerdir. Ensestin yaşandığı ailelerde babanın zorbalığı ve babalık gücü çok baskındır. Dikkat çekici olan bir nokta, toplumlarda genellikle ensest yaşayan çocuk/genç ya da annenin suçlanmasıdır . Suçlamalara göre çocuk/genç ensesti davet eder, kışkırtır, hemen söylemediği için yalan söylüyordur ya da kendi istiyordur. Aynı zamanda anneler; olayı anlayamadığı , durduramadığı, eşinin cinsel isteklerine yeterince cevap vermediği, çalıştığı için çocukları evi ihmal ettiği gibi gerekçelerle suçlanmaktadır. Adeta sorumluluk enseste başvuran kişide değil, diğerlerindedir.

Bütün bu ailelerin ortak özelliği ensest ilişkisinin dışında geleneksel kültür normlarına uymalarıdır. Lusting ensest saldırganı babaların, toplum gözünde ataerkil sosyal rollerini oynamaya özen gösterdiğini bildirmiştir.
Evde ensest yaşantısı varsa bunun tek çocukla sınırlı kalmayıp sırasıyla evdeki bütün çocukların aynı kişi tarafından cinsel istismara uğradığı sıklıkla görülmektedir. Sezgin'in çalışmasına göre mağdurların %50'sinin ailelerinde, kendilerinden başka kişiler de cinsel istismar mağduru olmuştur. Diğer mağdur %41 oranında, evdeki abla ya da kardeş olarak bildirilmiştir.

20 Eylül 2013 Cuma

NOT


Eski hukuklarda sert bir şekilde cezalandırılan ensestin 18. yüzyıldan itibaren cezalandırılmasının yerinde olup olmadığı tartışılmaya başlanmıştır. Günümüzde bu konuda net bir ortak tavır bulunmamakta, enseste ilişkin düzenlemeler kimi ceza kanunlarında hiç yer almamış, bir başka grup ceza kanununda ise ensest, ırza geçme suçlarının özel ağırlaştırıcı sebebi olarak düzenlenmiştir. Danimarka, İ sveç, Norveç, ABD’nin 50 eyaleti, İngiltere ve Alman ceza kanunlarında ensest ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmiştir. Bu suçu cezalandıran ülkeler arasında en yüksek ceza 20 yılla ABD’nin New Hampshire eyaletindedir. Diger ülkelerde ise 10 yıl civarında bir ceza öngörülmektedir.
 Fransa, Belçika ve Türk ceza kanunlarında ise ensest suç olarak düzenlenmemiştir. İtalya ceza kanununda ise ensest ancak genel bir rezalete yol açıyorsa suç olarak kabul edilmektedir.

16 Eylül 2013 Pazartesi

Saldırı şekli

Cinsel saldırı şekli dokunma, okşama ve öpmeden, tecavüze kadar değişmektedir. Klinik olmayan örneklerde anal, oral, vajinal penetrasyon oranı %20-40 arasındadır.
Bazı çalışmalarda oral, anal, vajinal saldırı oranı klinik olmayan örneklerde %20-49 olarak bildirilmiştir. Yasal başvuru örneklerinde bu oran %60'ın üzerine çıkmaktadır. Bu durum anal, oral, vajinal penetrasyonun olmadığı ensest saldırılarının daha çok gizli kaldığını düşündürmektedir.
İstismar süresi uzadıkça istismarın biçimi de değişmeye başlar, saldırgan cinsel yakınlığını derece derece artırır. Klinik örneklerin %75'inde ve klinik olmayan örneklerin yarısından fazlasında çocuğun bir kereden fazla istismar edildiği görülmektedir.

14 Eylül 2013 Cumartesi

1 hafta içinde 2. güncel ensest haberi!

Öz kızlarına tecavüz ettiler

Antalya'da öz kızlarına silah zoruyla tecavüz eden anne babaya 70'er yıl hapis cezası verildi.

ANTALYA’da öz kızları 15 yaşındaki H.Ö. ile 16 yaşındaki B.Ö. ve kızlarının sınıf arkadaşı 16 yaşındaki E.E. ve zihinsel engelli 14 yaşındaki Ç.K.’ye silah tehdidiyle tecavüz edip, grup seks yaptıkları suçlamasıyla tutuklu yargılanan 39 yaşındaki A.Ö. 70 yıl 10 ay, eşi 34 yaşındaki Z.Ö. de 70 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Erzincan’dan 7 yıl önce gelerek Antalya’ya yerleşen ve belediyeye temizlik hizmeti veren taşeron firmada çalışan A.Ö. ile eşi Z.Ö., geçen 24 Kasım’da öz kızları B.Ö. ve H.Ö. ile kızlarının sınıf arkadaşı E.E. ve zihinsel engelli Ç.K.’ya tecavüz edip grup seks yaptıkları iddiasıyla tutuklandı. 'Sapıklık derecesinde şehvet düşkünü' oldukları mahkeme kararlarına giren anne ve babalarının tutuklanmasının ardından cinsel istismara uğrayan B.Ö. ve H.Ö. ile birlikte iki küçük erkek kardeşi de sosyal hizmetler yurtlarına yerleştirildi.

'İHBAR ETMEDİĞİME PİŞMANIM'

Antalya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın son duruşmasında mahkeme başkanı Faris Özsoy, önce baba A.Ö.’ye son sözlerini sordu. A.Ö., "Etkin pişmanım" derken, anne Z.Ö. ise, "Bu adamla evlendiğime ve öldürmesinden korkup ihbar edemediğim için pişmanım" dedi. Kısa bir aranın ardından mahkeme başkanı kararı açıkladı.

A.Ö.’ye öncelikle ruhsatsız tabanca bulundurmak suçundan 10 ay hapis ve 500 lira para cezası verildi. A.Ö. ve Z.Ö., kızları B.Ö. ve H.Ö.’ye cinsel istismarda bulundukları için her biri için 15’er yıl 10’ar ay, silahla tehdit ederek E.E.’ye cinsel istismarda bulundukları için 19 yıl 7’şer ay, Ç.K.’ya cinsel istismarda bulundukları için 18 yıl 9’ar ay hapis cezasına mahkum edildi. Toplamda Z.Ö. 70 yıl, eşi A.Ö.’ye ise 70 yıl 10 ay hapis cezası verildi. Kararın açıklanmasından sonra A.Ö. şaşkınlıktan hiçbir şey söyleyemezken, Z.Ö. gözyaşlarını tutamadı.

OLAY NASIL ORTAYA ÇIKTI?

E.E.’nin ailesinin şikayeti üzerine başlatılan soruşturmada A.Ö. ve Z.Ö. çiftinin, kendi öz kızları da dahil olmak üzere grup seks yaptıkları belirlendi. Sanıkların kızlarından B.Ö. ilk ifadesinde, "Babam annemi sık sık dövüyordu. Bir gün annem ve kardeşim evde yokken başıma tabancasını dayadı ve arkama geçip, bana tecavüz etti" dedi.

Babasının daha sonraki günlerde de 'Bu evde üç harfliler var. Sizde cin var' diyerek kurşun döküp yine tecavüz ettiğini anlatan B.Ö., şöyle devam etti:
"Kardeşim H.Ö.’ye de aynısını yapmış. Durumu anneme anlattı. Annem babamla birlikte beni odaya sokup, giysilerimi çıkarttı. Annem bana bekaret kontrolü yapmak istediğini söyledi ve ...''

B.Ö., sınıf arkadaşı olan ve yaz tatilinde aynı işyerinde çalıştıkları arkadaşı E.E.’nin kendi evlerinde kaldığını, bu süre içerisinde babasının E.E.’ye de tecavüz ettiğini anlattı. B.Ö., babasının zaman zaman tecavüzüne mağdur kaldıklarını, bu sıralarda babasının tabancasını kafalarına dayayarak, 'Size cin girdi' diyerek tecavüzüne devam ettiğini, eve gelen arkadaşı E.E.’ye tecavüz etmek istediğinde karşı çıktıklarını, ancak bu kez babasının tüm çocukları toplayıp, başlarına tabanca dayayarak, tehditlerini sürdürdüğünü öne sürdü.

'SENDE CİN VAR'

B.Ö., kardeşi H.Ö.’nün arkadaşı olan zihinsel engelli Ç.K.’nın da zaman zaman evlerine geldiğini anlatarak, "Ç.K. da bir ara bizim evde kaldı. Bir akşam biz camiye gitmiştik. Döndüğümüzde, babamın Ç.K.’ya tecavüz ettiğini anladık. Ç.K. durumu annesine anlatmış olmalı ki bir daha bize gelmedi" diye konuştu.

E.E. ise ifadesinde şöyle dedi:

"A.Ö. bana ’Sende cin var. Biriyle ilişkiye girmelisin, yoksa ölürsün’ dedi. O kadar korkuyordum ki anlatamam. Karısı da bana cinler musallat olan bir kızı anlatıyor. O kızın iyi bir karı- koca ile tanışıp, o adamla kadının kızla evlenip kurtardıklarını filan anlatıyordu. Sonra beni istemiyor görünüyordu. Kocası benimle birlikte olmak istediğinde bana ’Birlikte ol, yoksa seni öldürür’ diyordu. Yani ne yaptığını anlamıyordum. Bir gün A.Ö. tabancasını kafama dayayıp benimle birlikte oldu. Evden kaçtım, yolu bulamayıp döndüğümde karı-koca beni dövdüler. A.Ö., karısı ve ben zaman zaman aynı yatakta birlikte oluyorduk."

12 Eylül 2013 Perşembe

GERÇEK BOYUTLARI SAPTANAMIYOR ÇÜNKÜ…

Raporda, “Aile içi ahlaki bir sorun olarak da tanımlanan ensest olayları ve mağdurlar, ailedeki diğer bireyler tarafından saklanmaktadırlar. Ailede çocuğun sağlık durumuna ilişkin önlemlerin alınması öncelikli olarak yapılması gereken müdahale iken aile bireyleri tarafından sorunun ahlaki boyutu daha fazla önemsenebilmektedir. Bu nedenle de çocuğun aile içinde her türlü cinsel istismarı olarak tanımlanan ensest sorununun gerçek boyutlarını saptayabilmek oldukça zor” deniliyor.

Bir psikolog, mağduru saran çemberi şöyle tarif ediyor:

Ensest saldırganının çocuğun güvendiği bir yakını olması ve olayın genellikle çocuğun kendini güvende hissetmesi beklenen evinde -hatta kendi yatağında- yaşanması, mağdurun istismarı ifade etmesini zorlaştıran bir durumdur. Mağdurun bu çemberden çıkması için kendisini güvende hissedeceği başka ilişkilere ya da ortamlara ihtiyacı vardır. Mağdur çocuğun kendisi, yakınları, danıştığı/karşılaştığı uzmanlar, ensestle mücadele ederken çeşitli sorunlar yaşarlar. Bu nedenle de ensest fark edildiği anda açığa çıkarılabilen ve gerekli önlemler alınabilen bir problem değildir.

NAMUS BASKISI ENSESTİ GİZLİYOR

Namus anlayışının neden olduğu toplumsal baskı, ensestin açığa çıkışını her aşamada engelliyor. Mağdurun yaşamış olduğu taciz ve tecavüz, ailesi tarafından ‘namus’ meselesi haline getirildiğinde yaşadığı mağduriyete rağmen çocuk suçlanabiliyor.

Toplumun gözünde de ensest, cinsel saldırının ötesinde mağdur ve ailesinin namusunun kirlenmesi olarak algılanıyor. Saldırganlar da olayın açığa çıkmasını önlemek için toplumun namus anlayışı içinde gizlenme yoluna giderek bekâreti bozma, gebe bırakma gibi durumlardan kaçınmaya çalışıyorlar.

(Psikolog)

“…bir kadın gelmişti bana; herhalde 67 yaşlarında falan… Geldi ve ben odaya alıp da ‘Hoşgeldiniz’ bile diyemeden bana dedi ki ‘Benim dayım öldü, annem öldü, ben artık bunu açıklayabilirim: Benim dayım çocukken beni yıllarca taciz etti ve ben hep bu yükü üstümde taşıdım, ama bunu hiç anlatamadım çünkü bundan üzülecek kişiler hayattaydı. Artık öldüler ve ben bunu anlatmak için size geldim.”

10 Eylül 2013 Salı

Baba istismarı gerdek gecesi ortaya çıktı!!!!!



SAMSUN’un Vezörköprü ilçesinde yeni evlenen 18 yaşındaki E.B. gerdek gecesi bakire çıkmayınca babası 42 yaşındaki O.B.’nin kendisine tecavüz ettiğini söyledi. İki eşinden 9 çocuğu bulunan O.B. tutuklanırken, E.B. kadın sığınma evine yerleştirildi.Olay ilçenin Adatepe köyünde 4 gün önce meydana geldi. E.B. akrabası olan 21 yaşındaki H.B ile evlendi. Düğün gecesi eşiyle ibirlikte olan H.B., genç kızın bakire olmadığını anlayınca doktora götürmek istedi. Ancak, E.B. bunu kabul etmedi. Eşinin sıkıştırması üzerine E.B., yaklaşık 1.5 yıl önce öz babası 42 yaşındaki O.B.’nin kendisine tecavüz ettiğini söyledi. E.B. ve H.B. birlikte jandarmaya giderek şikayetçi oldu. Gözaltına alınan biri resmi nikahlı iki eşi bulanan 9 çocuklu O.B., kızının kendisine iftira attığını öne sürerek "Neden yaptı bilmiyorum. İnsan kızına böyle bir şey yapmaz" dedi. Nöbetçi mahkemeye çıkarılan O.B., tutuklanarak cezaevine gönderildi. E.B. ise, kadın sığınma evine yerleştirildi.

9 Eylül 2013 Pazartesi

Cinsel suçlara modern hadım

Başbakan Erdoğan’ın cinsel suçlara verilen cezaların artırılması talimatının ardından yasa tasarısı hazırlandı. Çocuklara cinsel saldırıda bulunan pedofillere, cezai yaptırımın yanı sıra ‘modern hadım’ denilen kimyasal kastrasyonun önü açıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı yerine getirildi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve AB Bakanı Egemen Bağış’ın ortak çalışmasıyla Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ başkanlığında cinsel suçlara yönelik cezaları atıran 10 maddelik bir yasa tasarısı hazırlandı. ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’ Başbakan’a yapılacak sunumun ardından Bakanlar Kurulu’na sevk edilecek. Tasarının, Ekim ayında parlamentoya sevk edilmesi ve öncelikli olarak yasalaştırılması kararlaştırıldı. Tasarıda, TCK’nın 105. Maddesi’ne yapılan eklemeyle isim verilmeden cinsel hormanların, isteğin ve fonksiyonların devre dışı bırakılması anlamına gelen kimyasal hadımın önü açıldı.

 4 SEÇENEKLİ 2’NCİ YAPTIRIM


 Taciz suçunun çocuğa karşı işlenmesi halinde davaya bakan mahkeme, cezai yaptırımın yanı sıra şu dört seçenekli ikinci bir yaptırıma da karar verebilecek:
- Tıbbi tedaviye tabi tutulabilecekler. (Kimyasal müdahaleyle cinsel fonksiyonların devre dışı bırakılması.)
- Tedavi programlarına katılmakla yükümlü kılınabilirler.
- Suçlu olan kişi, çocuk mağdurunun oturduğu bölgeden başka bir yerde ikamet etmekle yükümlü kılınabilecek.
- Çocuklarla bir arada olmayı gerektiren ortamda çalışmaktan yasaklanabilecekler. (Okul, kreş gibi.)

‘ENSEST’ TCK’DA İLK KEZ!


 Tasarıda, yer alan diğer maddeler ise özetle şöyle:
- Çocuklarını zorla ya da tehditle evlendiren ailelere veya sevdikleri kişiyle onun rızası dışında evlenmek isteyenlere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörüldü.
- Cinsel saldırı, yılbaşı, maç, konser ve miting gibi insanların bir arada toplu bulunmasından kaynaklanan mekanlarda gerçekleşmesi halinde TCK’nın 102’nci Maddesi’nde verilen cezalar yarı oranda artırılacak.
- TCK’ya ilk kez ensest tanımı girdi. Birinci derece kan bağıyla bağlı olan kişilere yönelik taciz, ‘ensest suç’ kapsamına alındı. Bu suçlara 102. Madde’de verilen cezalar, iki kat artırılarak uygulanacak.
- Mağdurun ‘ruh sağlığı’yla ilgili rapor alınması uygulaması kaldırılacak.

DÜNYADA BU CEZA NASIL UYGULANIYOR?

 Çek Cumhuriyeti’nde pedofili suçlularına cerrahi kastrasyon cezası veriliyor. Yani ameliyatla testisler çıkarılıyor. ABD’nin bazı eyaletlerinde pedofili suçluları idam edilirken, bazı eyaletlerde suçluya iki seçenek sunuluyor; hadım cezası ya da 20 yıl hapis cezası. Bazı ülkelerse cezalandırmak için pedofili hastasının ikinci bir suç işlemesini bekliyor. Türkiye’nin ise yasa tasarısına göre Almanya örneğini benimsediği anlaşılıyor. AK Parti İstanbul Milletvekili Alev Dedegil, Almanya’da hadımın tıbbi ve psikolojik tedaviyi kapsadığını söylemişti.

http://gundem.milliyet.com.tr/cinsel-suclara-modern-hadim/gundem/detay/1745430/default.htm

4 Eylül 2013 Çarşamba

2005 yılında çıkan çocuk koruma kanununa göre ;

2005 yılında çıkan Çocuk Koruma Kanunu, çocukların suça ilişkin soruşturmada bir kez dinlenmesini ve bu sırada bir avukatın ve çoğunlukla psikolojik danışmanlık ve rehberlik, psikoloji, sosyal hizmet alanlarında eğitim veren kurumlardan mezun bir uzmanın gözetiminde ifadelerinin alınmasını zorunlu kılınmıştır. İfadenin görüntü ve ses kaydının alınması zorunluluğuyla, çocuğun tekrar tekrar ifadesinin alınarak yıpranmasını engellemek hedeflenmiştir.

1 Eylül 2013 Pazar

Ensestin açığa çıkmasının ardından yaşanan sorunlar

Görüştüğümüz uzmanların büyük bir bölümü mahkeme öncesi ve mahkeme sırasında mağdurun çok fazla yıprandığını dile getirmiştir. Çocuğun başvuru yaptığı birime göre izlenen uygulamalarda farklılıklar görülebilmekte ve defalarca ifadesi alınabilmektedir.
     Bu süreçte belki 20 kez anlatmak zorunda kalıyor. Buna da ikincil istismar diyoruz biz, kurumsal istismar diyoruz. Çünkü çocuğun istismarını anlattırarak biz onu defalarca istismar ediyoruz. İşte öğretmenine anlattıysa, öğretmen bir de müdüre anlattırıyor, sonra bir de polise anlatıyor, bir de adli tıptaki doktora anlatıyor, o başka bir doktora gönderdiğinde o doktora anlatıyor, savcı bir daha çağırıyor ona anlatıyor, bir koruma merkezine giderse işte orada psikoloğa anlatıyor, sosyal hizmet uzmanına anlatıyor, sosyal hizmetler tekrar inceleme yapmak, korumaya almak için anlattırıyorlar. Dava açılıyor, mahkemede bir daha anlat diyorlar. Çocuk bunu defalarca anlatmak zorunda kalıyor. 
Şimdi bu çok kötü bir sistem olduğu için 2005'teki kanuna bizim de çok savunucusu olduğumuz bir hüküm girdi. Özellikle mağdur çocuklar soruşturmada bir kez dinlenir ve bu dinleme sırasında sesli ve görüntülü kayıt alınır diye. Bununla video kaydı yapılacak çocuğun ve duruşmada da bu kayıt izlenecek ve çocuk bir daha dinlenmeyecek diye Çocuğun değişik yerlerde olayı defalarca anlatmak zorunda kalması onun daha fazla örselenmesine neden olmaktadır. Görüştüğümüz psikiyatr tekrar ifade almanın çocuk üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri şu sözlerle anlatmıştır:
     Ben görüşüyorum, ardından adli tıpçı görüşüyor, ardından kadın doğumcu, çocuk şube ve sürekli aynı şeyler çocuğa soruluyor. İstismar olmasa bile o çocukta zihin kirlenmesi dediğimiz bir kavram var, o ortaya çıkıyor. Olmayan istismarı bile söyleyecek duruma gelebilir, eğer bir çocuk tekrar tekrar sorgulanırsa. İstismar olduysa hele çocuğu tekrar tekrar sorgularsanız travmatizasyonunu artırırsınız. Bütün bu sorgulamalardan sonra bir de mahkemede ifade veriyor. Yapılan çalışmalarda bir çocuk, görüşmeye gelmeden önce yaklaşık 13-14 defa aynı öyküyü anlatmış oluyor.”

30 Ağustos 2013 Cuma


Ensest için risk faktörlerini şu şekilde sıralayabiliriz;



- alkolik baba
- annenin hasta olması ya da evi terk etmiş olması
- çocukların yetişkinlerle aynı oda veya yatağı paylaşması
- kız çocuklarının babalarından ayrı yaşam sürdürmeleri
- ailede psikiyatrik öykünün bulunması
- annenin gece çalışması sebebi ile çocuklara babanın üvey babanın bakması
- kız ve 6-8 yaşlarında olmak
- küçük kızlarda aninden baştan çıkarıcı tavırların ortaya çıkması
- anne veya babanın ya da her ikisinde ensest öyküsünün olması
- iktidarsızlık
- psikopati

(Akt: Polat, 2000; Karan; 2001; Polat, 2006).

27 Ağustos 2013 Salı

Gamze Karadağ Ensest’i yazdı:

 '' YAPILAN HER İSTİSMAR ASLINDA BİR İSTİSMARCIYI DOĞURUYOR''

Merhaba sosyal mühendisler;

İnsan olarak hepimizin sorumluluğuna düşen, görmezden gelemeyeceğimiz ve bilmemiz gereken bazı konular var. Bu konularda konuşmakla yükümlü olduğumuzu aksi takdirde suça ortaklık etmiş olduğumuzu bununda Türk Ceza Kanununda bir hükmü olduğunu belirtmeliyim. Bu konulardan en önemlisi de ‘ensest’ tir!
Gamze Karadağ
Arel Üniversitesi Psikoloji Bölümü Son Sınıf Öğrencisi
info@dagmedya.com
https://twitter.com/pskgamzekaradag

Peki Ensest nedir?

Kaynaklarda ensestin tek ve kesin bir tanımını bulmak mümkün değildir. Tanım her disiplinde farklılık gösteriyor. Amerikan Sağlık, Eğitim ve Koruma Dairesinin 1980′deki tanımına göre; ensest aile içinde ana-baba figürüne, gücüne ve otoritesine sahip kişilerin çocuğu cinsel anlamda istismar etmesi olarak kabul edilmiştir. Çoğu araştırmacı cinsel ilişkinin cinsel uyarı, pornografi gibi bütün formlarını cinsel istismar olarak kabul etmiştir. Son çalışmalarda üzerinde birleşilen tanıma göre ensest, birbiriyle evli olanlar dışındaki aile üyeleri arasında sözlü-sözsüz, fiziksel, görsel her türlü erotik davranıştır. Yasalarda ensest kan bağı olanlar arasındaki cinsel ilişki tanımıyla sınırlı kalmıştır.

Tanımlanması her ülkeye göre farklılıklar gösterse de yasal olarak ensest cezai bir harekettir; bazı ülkelerin ceza yasalarında ayrı bir suç olmayıp diğer cinsel suçlar arasında yer alırken bazılarında ayrı bir suç olarak ele alınmaktadır. Toplumsal, dinsel ve hukuksal kurallar, cinsel ilişkinin kimler arasında kabul edilebilir olduğunu belirlerken aynı zamanda cinselliğin meşruiyet kazandığı evliliğin de kimler arasında gerçekleşebileceğini saptar. Toplumlar arasında farklılıklar olsa da ensestin suç olarak ele alınışı tarih içerisinde değişime uğramıştır. Konunun toplumun iyiliği ve düzeni için taşıdığı önemin ötesinde bireyin kendi iyilik hali için taşıdığı önem üzerine odaklanan/odaklanabilen bir bakış oluşmuştur. Başka bir deyişle ensest günümüzde bir toplumsal sorun olmanın ötesinde başta bunun mağduru olan kişi, sonra bu durumdan birinci derecede etkilenen ev ve aile çevresi için bir sorun olarak algılanmaktadır.
—–
Türkiye, ensest konusunda sessiz bir cehennemdir. Toplumsal ahlaki yapımız bunu yapmaya uygun (!) ama konuşmaya uygun değildir. Ayıp ve günah anlayışımız ne yazık ki saklı ve gizli yapılabiliyorsa kılıf değiştirmeye müsait. Vazgeçilmez üç büyük kuralımız var bizim: ‘ Görmedim! Duymadım! Bilmiyorum!’
Görün!
Duyun!
Ve…
Bilin!
Sizler için küçük bir araştırma yaptım. Türkiye’de ensest davalarına göz attım. Edinmiş olduğum bilgilere göre yastık altı yapılmış yüzlerce dosya ve kapanıp sıkı sıkı saklanmış gün yüzü görmesi yasak dosyalar arasında onlarca ensest davası olduğunu öğrendim.
Biz o kadar bağrı yufka, o kadar merhametli(!) bir toplumuz ki ensestçisini, tecavüzcüsünü bağrımıza basıp koruyoruz. Mağdur mu? O, ölümü çoktan hak etmiştir aslında, insanca yaşamak ne haddine.
Bu konuda bir başka acı gerçek de hiçbir kaynağın bundan bahsetmiyor oluşu. Kimse yazmıyor, kimse konuşmuyor. Oysa üzerine söylenebilecek binlerce şey varken hiç kimsenin bunun üzerine kalem oynatmaması sorulacak sorularımı arttırmıyor değil. Bu gerçeği yok sayarak yaşamak toplumumuzun patolojisi diye düşünüyorum artık. Bağıra bağıra konuşmamız gerekiyor. Yapılan her istismar aslında bir istismarcıyı doğuruyor.
Psikolog Selen Ayas’la ensest ile ilgili küçük bir röportaj yaptım. Sohbet etmek kendisiyle ne kadar keyifli olsa bile, konuştuğumuz konular da bir o kadar can sıkıcıydı;
Gamze Karadağ: Alanda çalışan bir uzman olarak Türkiye de ensesti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selen Ayas: Yurtdışında olduğu kadar Türkiye’de de çok yaygın bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Türkiye’de ise bu konu yüz üstüne çıkmayan, aileler tarafından saklanan bir durumdur. Bu nedenle ülkemizde ensest ile ilgili net bir sayı bildirilmemektedir. Ensestin köklerinin ödipiyal dönem çatışmalarından köken aldığını iddia edenler olduğu gibi biyolojik bir bozukluk sonucu ortaya çıkabildiğini iddia eden araştırmacılar vardır. Ancak genel kabul gören görüş, Freud‘un geliştirdiği, Oedipus kompleksinin çözümlenmesi döneminde meydana gelen ağır bir bozukluktur. Bugün için bilinen biyolojik bir neden ya da yatkınlık saptanamamıştır.

G.K: Çocuklara karşı işlenen bu cinsel suçun önümüze hangi patolojileri getireceğini düşünüyorsunuz? Bir psikolog olarak karşılaştığınız ensest vakalarında genelde aldıkları tanı kriteri var mıdır?
S.A: Ensestin çocuk üzerindeki etkileri; çocuğun saldırganla olan ilişkisine, seksüel aktivitelerin şekline, şiddet kullanımına, fiziksel zararın varlığına, çocuğun işbirliğine, yaşına gelişim basamağına ve travma öncesi psikolojik gelişimine bağlı olarak değişebilmektedir. Genel olarak şu etkilerden bahsedilebilir:

Korku
Depresyon
Hiperaktivite bozukluğu
Enürezis(alta kaçırma) ve enkoprezis(alta bırakma)
Davranış problemleri
Okul problemleri
Cinsel problemler
Karşı gelme bozuklukları ve öfke tepkileri
Parmak emme, tırnak yeme
Fobiler, uyku bozuklukları gibi etkilerden bahsedilebilir.
Kısa dönemde çocuklukta bu sorunlar oluşmaktadır ancak ilerleyen yaşta enseste maruz kalan kişi yeniden bir cinsel istismarın mağduru olabildiği gibi istismar eden haline de gelebilmektedir. Tanı kriteri olarak posttravmatik stres bozukluğu kriterlerindendir.

G.K: Bir uzman gözüyle ensest mağdurunun duygu durumu ve davranışları hakkında ayırıcı özellikleri nelerdir?

S.A: Cinsel suistimal yaşamış kız çocuğu genellikle içine kapanır. Kız çocuğu kendini suçlu hissettiği için, kendine karşı acımasız davranır. “Eğer ben şöyle yapmasaydım, böyle yapmazdı…” gibi vesveselere kapılır. Cinsel suistimal yaşamış erkek çocuk ise dışa dönük bir davranışa bürünür. Genellikle “maço davranış” adı verilen davranış bozukluğu içerisine girer. Etraftaki en değerli olayları, duyguları ve kuralları hafife almak suretiyle, içindeki acıyı önemsememeye çalışır. Tüm ahlaki davranış kalıplarını küçümser.

Cinsel tacize uğramış erkek çocuk genellikle “agresif” olur. Her şeye çok çabuk sinirlenir. İçindeki ruhi çalkantıyı dışarı atmak için, yıkmaya, kırmaya, dökmeye, devirmeye yönelik dürtü hisseder. Düzen içinde giden şeylerin düzenini bozmak ister. Bu durum kız çocuğunda tamamen terstir. Cinsel tacize uğramış kız çocuk daha çok “depresif” davranış sergiler. Yıkıcılığı içe doğrudur. Psikolojik olarak her an içinde bir deprem yaşar; ancak dışarı vurmamak için var gücü ile direnir. Dışa dönük herhangi bir davranış bozukluğu sergilememeye gayret sarf ederler. Yaşamayı çok sevdiği ve etrafta çok sevildiği halde, intihar etmiş kız çocuklarında bu türden bulgulara rastlanılmıştır.

Cinsel tacize uğramış erkek çocuk yaşadığı olayı herkesten “gizler”. Yaşadığı bu olayın duyulması halinde arkadaşları tarafından alay konusu olacağı ve dışlanacağı endişesini taşır. Çevresinde artık erkek olarak değil bir “homoseksüel” olarak algılanacağı endişesine kapılır. Kız çocuğu, erkek çocuğunun aksine, yaşadığı bu olayı en yakın arkadaşı ile “paylaşmak” ister. Bu paylaşmanın nedeni, vicdanında kendisini rahatsız eden sorulara cevap bulmaktır. Ve kendisinin suçlu olmadığının onayını arar. Cinsel tacize uğramış kız çocuğu teselli arar.

Cinsel tacize uğrayan erkek çocuk “güç kazanmak” ister. Silahlara, kesici, dürtücü aletlere özel ilgi duyar. Hızlı arabalar ve güç gösterileri onun için vazgeçilmez fırsatlardır. Uğradığı bu olayın güçsüzlüğünden kaynaklandığını düşünür. Kız çocuğu ise güç kazanmak değil, “güçlüye sığınmak” ister. Grup arkadaşlıklarında en güçlü olanın ilgisini çekmek ve onun korumasının altında olmak ister. Erkeklere güvencini yitirmiş olabilir; ama güçlü bir erkek arkadaşın şemsiyesi altında olmaktan huzur duyar.

Cinsel tacizin “nedeni” konusunda erkek çocukları, “kandırıldım” diye kendilerini teselli eder. Erkek çocuk, kendisinin kolay kandırılan biri olduğunu göstermek için “saf rolü oynar”. Bunun aksine, kız çocuğu kendi vicdan muhasebesinde, “çaresizdim” tesellisine sığınır. Bu durumu çevresine, ağır işlerden kaçma, verilen görevleri “gücüm yetmez ki” şeklinde cevap verme ile yansıtır.

Cinsel taciz yaşamış erkek çocuk “kimlik ispatı” telaşı yaşar. “Ben hâlâ erkeğim”, diyerek kendini motive etmeye çalışır. Anlamsız ve gereksiz zamanlarda, kendisine “erkek” vurgusu yapar. Vücutlarındaki “kıllaşmayı” erkek olmanın ispatı olarak etrafa gösterir. Homoseksüel ve transseksüellere karşı aşırı reaksiyon ve öfke sergiler. Kız çocuklarında “kimlik ispatı”ndan daha çok, “kimliksizleşme” eğilimi görülür. Kimlik inkârı iki şekilde dışa yansıyabilir.

Cinsel taciz yaşamış kız çocuğu, kıyafetlerini erkek kıyafetlerinden seçmeye çalışır. Anlamsız zamanda anlamsız cinsel konuşmalar yapar, aşırı argo kelimeler kullanır, cinselliğe vurgu yapan küfürler eder ve cinsel içerikli fıkralar anlatır. Kendisine “helal olsun, tıpkı erkek gibi” denilmesi hoşuna gider.

Cinsel taciz yaşamış kız çocuğu kendinden daha büyük yaşlara ait kıyafetler giyer. Aşırı dekolte kıyafetler seçer. Yaşına yakışmayacak yoğunlukta makyaj yapar. Tacize uğradığı yaşı, görüntüyü ve kimliği üzerinden atarak daha farklı bir kimliğe bürünmek ister.

Cinsel taciz yaşamış erkek çocuk, kızlarla beraber olmak ve görünmek istemez. Onların oynadığı oyunlara iştirak etmemeye özen gösterir. Kendisinin kız gibi algılanacağı korkusunu yaşar. Bunun aksine taciz yaşamış kız çocuğu, oyun oynarken erkeklerin arasında bulunmayı tercih eder. Tacize uğramış kız çocuğu, bilinçaltında, babasını, ağabeyini ve erkek akrabalarını temize çıkarmak için erkek çocuklar ile özellikle oynamak isterler.

G.K:Bir ensest vakasında mağdurun bu olaydan psikolojik olarak etkilenmemesinin mümkün olmadığını biliyoruz, peki fail için neler söyleyebilirsiniz?

S.A:Ensest ilişkiye giren baba profilinde genellikle sert, ataerkil ve duygusal olarak dengesiz kişilik ortaya çıkıyor. Yine tacizcinin alkol ya da madde bağımlılığı, kişilik ve dürtü kontrol bozukluğu gibi bir psikopatolojisi söz konusu oluyor. Pedofil, yani çocukları cinsel olarak çekici bulan kişiler de enseste yönelebiliyor.
——-
Bu konuyu bir de bir avukatın dilinden dinlemek için Av. Ahu Arslan Fişenk’ten ensest davlarının dava sürecini, hangi yetkililerin hangi görevlerde bulunduğunu ve dava süresince neler yaptığını, bir yıl içerisinde kaç ensest davasıyla karşılaştığını ve bu davalardan birini bizimle paylaştı.

Bir Davanın Süreci…

Özellikle çocuk (yani 18 yaşının altında) mağdurlarının olduğu ensest vakalarında rehber öğretmenler, sınıf öğretmenleri ve hekimlerin önemli bir rolü vardır.
Mağdur, sanık ile aynı evde yaşıyorsa durum soruşturma aşamasındayken Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı bir bakım merkezine yerleştirilmesine karar verilir. Ayrıca bu kurumda mağdur çocuğa psikolojik destek ve eğitim desteği uzmanlar tarafından verilir.
Yargılama sürecinde mağdur çocuğun ailesinden alındıktan sonra yerleştirileceği bakım ve rehabilitasyon merkezinde görevli sosyal çalışmacı/Sosyal Hizmet Uzmanı mağdur çocukla görüşmeleri ve kendisini takibatı sonucu mağdur çocuğun durumu ve çocuk için alınması zaruri önlemler konusunda görüşlerini belirtir bir Sosyal İnceleme Raporu tanzim eder. Bu rapor mahkemeye ibraz edilir. Mahkeme bu raporda yazılı görüşlerin gereğinin yerine getirilmesine karar verebileceği gibi bunlarla beraber gerekli gördüğü başkaca tedbirlerin alınmasına da hükmederek ilgili şahıs ve kurumlara talimat verir.
Çocuğun savcı huzurunda ve mahkeme huzurunda ayrı ayrı ifadeleri alınırken bir sosyal hizmet uzmanı, pedagog veya psikolog hazır bulundurulur. Ve yargılamanın tüm aşamalarında çocuğun ifadesi alınırken sanık yakınıyla karşılaşmamasına özen gösterilmelidir. Zira yargılamanın amacı somut gerçeğin tespiti olmakla beraber buna yönelik yapılacak her türlü işlemde asıl olan çocuğun üstün yararı olmalıdır. Mağdurun yetişkin olması durumunda da talebi de varsa yine sanık ile yüz yüze gelmeden ifadesi alınmalıdır.
Yine yargılama sürecinde ensest mağdurunun soruşturma ve kovuşturma evrelerinde ayrı ayrı olmak üzere bir Ruh Sağlığı ve Hastalıkları birimi bulunan hastaneden ruh sağlığına ilişkin rapor alınmasına karar verilir. Uygulamada bu raporların Adli Tıp Kurumu’ndan alınması yoluna gidilmekte ise de Adli Tıp Kurumu’ndaki yoğunluktan dolayı oldukça ileri tarihlere verilebilen randevular sebebiyle ensest mağdurunun bu süreçte daha da mağdur olmaması için mahkemeler bu tercihlerinden vazgeçip tam teşekküllü bir devlet hastanesi ya da üniversite hastanesinden rapor alınmasına karar verebilmektedirler. Bu raporlar Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı ile Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanları tarafından tanzim edilmektedir.
2012 yılını daha yeni bitirdik. Bu geçen bir yıl süresi içinde kaç ensest dosyasıyla karşılaştın diye sorduğumda…

‘Benim vekil olarak görev yaptığım 2011 yılından devam eden ve tamamlanmış dosyalarla reddettiklerim de dahil 5 adet ensest vakıası var. ‘ demişti.

Türkiye’de ki ensest vakalarının (tespit edilmiş) oranını hesap edebilmek için gerçekten iyi bir matematiğe ihtiyacımız yok.
———
Bu Bir Çocuğun Yok Oluş Hikayesi…

‘Mağdur vekili olarak görev yaptığım bir ensest dosyası vardı. Mağdur kız çocuğu, sanık ise öz babası. Öz baba bir yıl kadar kızını vücudunun çeşitli yerlerine dokunarak, okşayarak vs. taciz ediyor. Bir yıldan sonra tacizler mağduru korkutma suretiyle cinsel birleşmeye varıyor ve bu şekilde 1,5 yıl kadar devam ediyor. Ta ki mağdur çocuk hamile kalana kadar. Mağduru kadın doğum uzmanına baba bizzat kendisi götürüyor; ancak doktorun yanına mağdur çocuğu yalnız gönderiyor. Nitekim olay burada açığa çıkıyor. Baba emniyette ve savcılık ifadelerinde ve sorgusunda suçu ikrar ediyor. Ancak kovuşturma başladıktan sonra her şeyi inkar ediyor. Anne sosyal hizmet uzmanı incelemesindeki ifadesinde babanın ve kızının hayatlarının tehlikede olduğunu söylüyor. Anne olayın ortaya çıktığı ilk zamanlar çocuğu suçlama eğiliminde, ancak psikolog ile yaptığı görüşmeler sonucunda öyle olmadığına inanmaya başlıyor. Ama yargılama sürecinde sürekli olayı örtbas etme ve mağdurun babasına iftira attığı yönünde ifade vermesini sağlama çabasında. Bu arada mağdurun bir de ablası var. Abla şu anda evli ve başka şehirde. Evlenmeden önce baba ona karşı da taciz eylemlerinde bulunuyor. Yani aslında taciz mağduru çocuk yetişkinliğe doğru adım attıkça sanık baba yaşça daha küçük, savunmasız ve belki de yaşadıklarının ilk zamanlar çokta farkında olmayan başka çocuğuna karşı taciz eylemlerinde bulunuyor. Bu olay açığa çıkmasa idi belki de müvekkilim mağdur da bir gün neredeyse çocuk yaşta evlenmek zorunda kalacak, sanık baba da mağdurdan daha küçük olan kardeşine karşı benzer taciz eylemlerini gerçekleştirecek idi. Şu var ki anne baba cezai sorumluluğun dışında hukuki olarak en fazla çocukları üzerindeki velayet haklarını kaybederler. Bu da taciz/tecavüzü gerçekleştiren aile bireyini adeta cesaretlendirmektedir. Dolayısıyla taciz/tecavüz eylemi sonrası ailesiyle yaşamaya devam eden, daha doğrusu yaşı ve durumu itibariyle yaşamaya devam etmek zorunda kalan çocukların aile bireyleri tarafından aynı eylemlere maruz bırakılmaları kaçınılmazdır. Son olarak şunu söylemek isterim ki; ensestin hukuki ve cezai yaptırımlara tabi tutulması yeterli olmayıp, toplumun bu tür sapkınlıkla mücadele konusunda ciddi yükümlülükleri vardır. Sağlıklı ve çağdaş toplumun en önemli temeli çocukların bu tür sapkınlıklara karşı korunmasında toplum bireylerine, öğretmenlere, sosyal hizmet uzmanlarına, hekimlere ve hukukçulara büyük görevler düşmektedir.’’
——
Sevgili sosyal mühendisler;

Okuduğunuz hikaye aslında bir hikaye değildir. Ne canavarlaşan baba bir hayal ürünüdür ne de hayatın içinde nefes almaya çalışırken kaybolup giden bu kız çocuğu. Ve buna benzer yüzlerce öykünün varlığından bahsediyoruz. Nerede mi? Yaşadığınız bu topraklarda, burnunuzun dibinde, yanı başınızda, çok yakınınızda aslında her şey. Sadece görülmeyi, fark edilmeyi bekliyorlar!

25 Ağustos 2013 Pazar

Levi-Strauss ve Freud'a göre ensest

Cinsel istismar ve ensest konusunda gelişmiş ülkelerde çok sayıda araştırma yapılmıştır. Türkiye'deki ensest çalışmaları ise oldukça sınırlıdır.

Yapılan çalışmalar her iki cinsiyetin de ensest mağduru olabildiğini, genel olarak kız çocuklarının cinsel istismara uğrama oranlarının erkeklerden daha yüksek olduğunu belirtmektedir.

Ensest uzun yıllardır varlığını sürdüren ancak sürekli inkâr edilen bir konudur. Ruhbilimci, psikanalist Freud , antropologlar Levi-Strauss , Malinowski , Seligman ve sosyolog Bagley gibi pek çok bilim insanı ensestle ilgili çalışmış ve kendi disiplinlerinin kuramlarına göre farklı açıklamalar yapmışlardır. Freud'a göre ensest arzuları, bütün hayat boyunca bilinçaltında yaşamaya devam etmektedir.

Levi-Strauss , ensest yasaklarının toplumsal bir kural oluşturduğundan sosyal ve kültürel bir olgu olduğunu ve evrensel olduğunu söylemektedir. Levi-Strauss'a göre ensest yasaklarının kültürlere göre büyük değişiklik gösteren kalıpları vardır ve bütün kültürlerde asıl hedef ensest kapsamına giren cinsel ilişkileri önlemektir.

Yaşanmış hikayeler !!!


“...babası yoktu, 4 kardeşlerdi, bir abisi vardı, iki tane de kendinden küçük kardeşleri vardı... Abisi 4 yıldır ona tacizde bulunuyormuş...annesine söylemiş, annesi tokat atmış... yok saymaya çalışıyor, çünkü bu oğul evin geçim kapısı olacak, okusa da okumasa da bir yerde işe girince o onlara bakacak, yani onları koruyacak olan o. Dul bir kadın, genç bir kızı var, çevreye karşı bütün baskılardan korumak zorunda olduğu kendisi ve bir ailesi var...” (Rehber öğretmen)

22 Ağustos 2013 Perşembe

Haber Örneği!!!

Antalya’da 15 yaşındaki kız çocuğunun ağabeyinin tecavüze uğrayarak hamile kaldığı, 6,5 aylık bebeğinin de annesi ve teyzesi tarafından düşürtülerek gömüldü...

Antalya'da 15 yaşındaki kız çocuğunun ağabeyinin tecavüze uğrayarak hamile kaldığı, 6,5 aylık bebeğinin de annesi ve teyzesi tarafından düşürtülerek gömüldüğü iddiasıyla ilgili davanın görülmesine devam edildi.
Antalya’da ilköğretim okulunda öğrenci olan D.S’nin (16), nüfus kaydında soyismi farklı olan öz ağabeyi Ç.U’nun (26) tecavüzü sonucu hamile kaldığı, olayı öğrenen teyzesi ile annesinin ise geçen yıl Temmuz ayında 6,5 aylık bebeğini ilaçla düşürterek gömdükleri iddiasıyla yürütülen soruşturma sonucu tutuklanan Ç.U. hakkında, "cinsel saldırı" suçlamasıyla açılan davaya Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.
Bir yılı aşkın süredir tutuklu yargılanan sanık Ç.U, kardeşine tecavüz ettiği yolundaki iddiaların asılsız olduğunu yineledi.
Mahkeme Başkanı Mustafa Zeki Söğüt, duruşmada, mağdur kız çocuğu D.S’nin, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünce Antalya’da koruma altına alındığı yurttan bu yılın Temmuz ayında kaçtığı ve bir evde M.Ö. adlı başka bir kişinin cinsel istismarına maruz kaldığı yönünde, mahkemelerinde yeni bir dava açıldığını bildirdi.
Bu davadaki sanık M.Ö’nün tutuklu yargılandığını bildiren Başkan Söğüt, iki yargılamanın da aynı mahkemede olması nedeniyle davaların birleştirilmesine karar verildiğini açıkladı.
Sanık M.Ö. ile sanık Ç.U’nun avukatlarının birleştirme kararına itirazları ise reddedildi.
Mahkemenin birleştirme kararı gereği, duruşmaya getirilen diğer tutuklu sanık M.Ö. de hakkındaki tecavüz suçlamasını kabul etmedi.
D.S’nin, yurttan birlikte kaçtığı arkadaşı D.C. da duruşmada tanık olarak dinlenirken, Temmuz ayında doğum gününde eğlenmek için kaldıkları yurttan kaçtıklarını, geç saatlerde önceden tanıdığı arkadaşlarının evine gittiklerini söyledi. D.C, evinde kaldıkları arkadaşı A.G’nin yanında bulunan sanık M.Ö’nün, uyuşturucu kullandığını gördüğünü ancak arkadaşı D.S’yle ilişkiye girmediğini ileri sürdü.
Davada, kız çocuklarının kaçtıklarını bilmelerine rağmen ilgili yerlere bildirmedikleri gerekçesiyle yargılanan tutuksuz sanıklar A.G, H.D, ve R.D. de evde kız çocuklarıyla cinsel ilişki yaşanmadığını ileri sürdüler.
Öte yandan daha önceki duruşmalarda ağabeyine, başka bir kişiden hamile kaldığı gerekçesiyle "töre yüzünden öldürülme" korkusu yaşadığı için iftira attığını savunan mağdur D.S. ise duruşmaya katılmadı.
Duruşmanın bitiminde Mahkeme Başkanı Mustafa Zeki Söğüt’e seslenen sanık Ç.U, kız kardeşinin akrabaları tarafından Şanlıurfa’ya götürüldüğünü ifade ederek, "D.S’nin burada başına iş gelebilir" diye seslendi.
Başkan Söğüt, sanığın bu sözlerini kayda aldırdı.
Birleştirilen davanın duruşması sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilerek, eksikliklerinin tamamlanması ve tanıkların dinlenmesi için ertelendi.
Antalya’da geçen yıl G.S. adlı genç kızın polise başvuruyla ortaya çıkan olayda, evlerinin bahçesine gömülü olan 6,5 aylık bir ceninin cesedi bulunmuş, yapılan araştırmada, şikayetçi G.S’nin kız kardeşi 15 yaşındaki D.S’nin maruz kaldığı tecavüz nedeniyle hamile kaldığı, annesi ve teyzesinin ise bebeği ilaçla düşürterek, gömdükleri belirlenmişti.
 Olayla ilgili Ç.U. kardeşine tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanırken, mağdur D.S. ile sanık ağabeyi Ç.U’nun öz kardeş olduğu ancak Suriye kökenli anne ve babalarının, çocukları farklı soy isimlerle nüfusa kaydettirdikleri belirlenmişti.

http://haber.mynet.com/yasam/tuyler-urperten-bir-tecavuz-davasi-543479-1

20 Ağustos 2013 Salı

Çocuklarda mahremiyet eğitiminin önemi

Prof. Dr. Tarhan, mahremiyet eğitimi konusunda genel olarak yapılan bir yanlışa dikkat çekerek şunları söylüyor: “Siz eğer çocuğu çok steril bir ortamda, mikrop olmayan bir ortamda yetiştirirsiniz bu çocuk topluma ilk çıktığı anda, örneğin okula ilk gittiği gün hastalanacaktır. İlkokula gelinceye kadar evden çıkmamış, hiç başka yabancıyla karşılaşmamış, hiç mikropla teması olmamış bir çocuk birdenbire okula gittiği zaman karşısına çıkan ilk mikropta hasta olur. Çünkü bağışıklık kazanmamıştır. Aman hiçbir şeye dokunmasın, aman üşümesin, öksürmesin, hasta olmasın diyerek soğuğa, sıcağa çıkarılmamış, cam kavanozda büyütülmüş korunaklı bir çocuk topluma girdiği zaman, okula gittiği zaman, ufak bir düzen bozulduğu zaman hemen hasta olur. Onun için çocuğu toplumdan soyutlamak çözüm değil. Bunun gibi aynı şey psikolojik riskler için de geçerli. Aynı şekilde mahremiyet eğitiminde de çocuğa sadece bazı şeyleri yapmamasını söylemek, günah olduğunu söylemek doğru değildir. Çocuk, yanlışla karşılaştığı zaman ne yapacağıyla ilgili beceri kazanamamışsa, böyle durumlarla karşılaştığı zaman yanlış-doğru ayırımını yapamaz ve kolaylıkla özellikle ergenlik dönemine başladığı zaman hemen zevk tuzaklarına düşebilir. Böyle yetişen çocuk, örneğin kendisine öğretilenlerin dışında televizyonda bir görüntüyle karşılaştığında bocalayacaktır. Öğrendiğiyle karşılaştığı şey arasında belki de ikileme düşecektir. Oysa çocuğa zamanında böyle şeylerle de karşılaşabileceği, bunların doğru şeyler olmadığı, bunların yanlış olduğu nedenleri ve niçinleriyle anlatılsaydı çocuk bu görüntülerin yanlış olduğunu bilecek, dolayısıyla bir bocalama ve ikilem içerisinde kalmayacaktı. Anne-babalar mahremiyet konularında yasaklamak yerine, neden bu yanlışın olumsuz etkileri var, neden sakıncalı, neden bizim kültürümüzde böyle bir kural oluşmuş, bunları çocuğa büyük insan gibi gerekçeleriyle anlatmalı. Yasak, ayıp, günah lafı çocukta daha çok savunma duygusunu uyandırıyor, onu ters yöne itiyor. Onun için burada ayıp, günah, yasak sözünden daha çok, çocuğa bunun gerekçeleriyle doğrularını, yanlışlarını anlatmalı.”
(http://www.saglikekibi.com/can/cocuk-hastaliklari/psikiyatrist-prof-dr-nevzat-tarhan-cocuklarda-ensest-iliski-yaklasimi.html)

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Kanunlarda ensest

İtalyan Ceza Kanunu 564. maddesinde yer verdiği ensesti “aile ahlakı” (morale familiare)na karşı bir suç sayarken, Alman Ceza Kanunu “Şahsi Hale, Evlilik Birliğine ve Aileye Karşı Suçlar” başlıklı bölümde (m. 173) enseste yer vermiştir. Avusturya Ceza Kanunu ise daha farklı bir boyutta, konuyu “cinsel dokunulmazlık ve cinsel özgürlük” sorunu olarak görmüştür (m. 211). İsviçre kanun koyucusu da aileye ilişkin değerleri ön plana çıkararak, Ceza Kanununun 213. maddesinde ensesti “aileye karşı” işlenen bir suç saymıştır. Suçun kapsamı, şartları kanundan kanuna değişmektedir. Örneğin İtalyan Ceza Kanunu “skandalın alenileşmesi”ni, ön şart saymıştır.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Haber örneği!!!

Yargı paketindeki düzenleme enseste seyirci kalan aile fertlerinin ceza almamasını öngörüyor.

Yargı paketindeki ensest suçuna ilişkin düzenleme uzmanlarca, anayasa, Çocuk Koruma Yasası ile uluslararası sözleşmelere aykırı bulundu.

Düzenlemeye göre enseste seyirci kalan aile fertlerinin cezalandırılmayacak olmasını sakıncalı bulan Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şahin Antakyalıoğlu, “Çocuk lehine yapıldığı söylenen bu düzenleme, yüksek yarar, yasa, sözleşme ve eşitlik ilkesine aykırı. Çocuk 18 yaşına gelene kadar ‘Sen enseste uğramaya devam et’ gibi bir şey söyleniyor” dedi.

Cumhuriyet'in haberine göre düzenlemede çocuğun yüksek yararının göz ardı edildiğini ve anayasadaki diğer hükümlerle çeliştiğini kaydeden Antakyalıoğlu, BM’nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi, Avrupa Konseyi Cinsel İstismar ve Cinsel Sömürü Korunmasına Dair Sözleşmesi’ne de aykırı olduğunu söyledi. Antakyalıoğlu, “Çocuk lehine yapılacak bu düzenleme, eşitlik ilkesine de aykırıdır. Çocuk 18 yaşına veya kendini koruyabilecek düzeye gelene kadar ‘Sen enseste uğramaya devam et’ gibi bir şey söyleniyor. Demek ki ‘Sen çocuğu istismar etmeye devam et’ denilecek. Aile içinde işlenen cinsel istismar, ensest, şiddet örtbas edilecek. Anayasada yer alan ‘Devlet her türlü istismardan korur’ hükmü de ihlal ediliyor. Yani devlet, ‘Bilincine varana kadar, farkında olana kadar enseste uğrayabilirsin’ diyor” değerlendirmesini yaptı.

Ensest İlişkideTaciz Edenin Uyguladığı Baskı ve Tehdit


Taciz edenin nasıl bir baskı yöntemi sürdürdüğü, tehditkâr mı, duygu sömürüsüne ya da sırdaşlık üzerine mi kurulmuş bir taciz yolunu kullandığı mağdurun ve saldırganın kişilik özellikleriyle ilgilidir. Saldırganların mağdurları, diğer yakınlarına özellikle de annelerine ve kardeşlerine zarar vermekle tehdit ettikleri görüştüğümüz kişilerce aktarılmıştır. Saldırganlar mağdurun sessizliğini korumak için her yolu deneyebiliyor. Örneğin bir babanın, taciz ve tecavüzünün ortaya çıkmaması için ne gibi yolları denediği şöyle aktarılmıştır:
''...kız evli, boşanıyor, ailesinin yanına sığınıyor evliyken. Evlenip ayrılmış ama resmi nikâhı yok. Baba evine döndüğü zaman baba işte kızına silah zoruyla bir sefer tecavüz ediyor ve eğer söylersen anneni de öldürürüm, seni de öldürürüm şeklinde baskı altına alıyor... sürekli sözlü, bakış filan, işte gel seninle dışarda konuşalım, evlilik üzerine konuşalım, bundan sonraki hayatın üzerine konuşalım şeklinde zorla dışarı çıkarıyor…” (Psikolog)
Halasını başka bir kentteki evinde ziyaret ettiği sırada, halasının kocası tarafından tecavüze uğrayan lise öğrencisi bir kız çocuğu saldırgan tarafından olayı açığa çıkardığı takdirde öldürülmekle tehdit edilmektedir. Ancak mağdurun üzerindeki bu tehdidin yanı sıra güçlü bir toplumsal baskı vardır. Mağdur saldırıdan bir başkasına bahsetmesi durumunda halasının “yuvasının yıkılmasına” neden olmaktan çekinmektir. Ne türden şiddet yaşanırsa yaşansın evliliğin sürdürülmesi yönündeki toplumsal baskı, bu örnekteki gibi, bazı durumlarda diğer baskı türlerinin önüne geçebilmektedir.

6 Ağustos 2013 Salı

Yasalarla Çocuk Cinsel İstismarı


MADDE 103.
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
 a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
  b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hüküm olunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hüküm olunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hüküm olunur.

1 Ağustos 2013 Perşembe

Ensest'te Eğitim ve Sağlık Kurumlarının Rolü


Cinsel istismarın varlığı, farklı şekillerle mağdurun aile çevresi dışına çıkarak çeşitli kurumlarda ilişkiye geçtiği uzmanlara yansıyabilir. Mağdur doğrudan ensest şikâyetiyle okula, sağlık kuruluşlarına, kolluk kuvvetlerine, savcılığa ya da SHÇEK'e başvurabileceği gibi farklı nedenlerle bu kurumlarda bulunduğu sırada ensest ortaya çıkarılabilir. Mağdurun ensestle ilgili olsun olmasın bu kurumlara başvurduğunda olayın ne şekilde seyredeceği, mağdurla ilk karşılaşan uzmanın tabloyu nasıl değerlendirdiğine bağlıdır. Uzmanın değerlendirmesinin yanı sıra mağdurun ve/veya mağdurun yanında olan yakınının tavrı da olayın seyri için önem taşımaktadır. Bu yazıda çocukların hizmet aldığı iki temel kamu kurumunun, eğitim kurumlarının ve sağlık kurumlarının, rolüne ve sorunlarına yer vereceğiz.

•Okullar

Ensest mağduru bir çocuğun okula devam etmesi, hem çocuğun istismarı anlatabileceği bir kuruma ulaşması hem de bu kurumdaki öğretmenlerin istismarı fark edebilmesine olanak sağlamaktadır. Ancak öğretmenlerin çalışma koşullarının elverişsizliği ve donanımlarının eksikliği, bu olanağın çocuğun yararına kullanılabilmesine engel olabilir. Öğretmen, çocuğun diğer yakınları gibi, aile içerisinde cinsel istismarın olabileceğine ihtimal
vermeyebilir. Bu durumda mağdurun ensesti düşündüren sözlerini ve davranışlarını değerlendiremeyebilir. Öğretmenlerin mesleki gelişimleri sadece ensest konusuyla değil, çocuk istismarının geneliyle ilgili sistemli olarak desteklenmediğinden özellikle meslekhayatlarının ilk yıllarında sorunlar karşısında çözüm bulmakta zorluk yaşamaktadırlar. Bu durumda öğretmenlerin ensest mağduru çocukla kurdukları diyalogun her aşamasında attığı adımların doğruluğu, kendi duyarlılıkları ve çalıştıkları kurumun donanımına bağlı olarak değişmektedir. Okullarda istismar karşısında sistemli bir uygulama olmadığından aileler gibi öğretmenler de ensesti fark etmeyebilir, fark ettiğinde ne yapacağını bilemeyebilir, çocuğun yararına olabileceğini düşünerek oluşturdukları bazı stratejiler çocuğa zarar verebilir. Bir savcının okul kanalıyla kendilerine ulaşmış bir vakaya ilişkin aktarımı şöyledir: “…öğretmenine anlatmıştı o, yargılamada bir olay. Öğretmeni inanmamıştı tekrar bir başka öğretmeni, bir başka öğretmeni. Derken bir kurul halinde öğretmenler bu işin yalan olmadığı, doğru olduğu kanaatine varıp olayı intikal ettirdiler resmi mercilere, o şekilde baba tutuklandı.” Bu olayda olduğu gibi mağdurun öğretmenlerce defalarca sorgulanması çocuğu yıpratmıştır. Ayrıca böyle durumlar çocuğun korkarak ve kendisine inanılmadığını düşünerek olayı gizlemesine de neden olabilmektedir. Bir rehber öğretmen ise meslektaşının kendisine anlattığı bir olayda ensest mağduru bir öğrencisini yönlendirmede nasıl zayıf kaldığını şu sözlerle anlatmıştır: “...sekizinci sınıfta bir öğrencisiydi... görüşmeler ilerledikçe altından böyle bir vaka çıktığını anlattı. Bunu babasının yaptığını anlattı. Babasının çok baskıcı, otoriter, kesinlikle ama kesinlikle ortaya çıkarsa çocuğu öldürebilecek yapıda falan olduğundan bahsetmişti... ve kendisini çaresiz hissettiğini... bir yere yönlendiremediği ve böyle bir durumla kendi başına mücadele etmek durumunda kalışından bahsetmişti. Onu dinleyerek en azından biraz katkı sağlamaya çalışıyorum falan demişti.” Öğretmenlerin çocuğun ve kendilerinin güvenliğinin tehdit altında olduğuna inandıkları durumlarda verdikleri rehberlik hizmeti, olayı açığa çıkarmak yönünde adım atmak, çocuğu ve aileyi bu yönde adım atmaya yönlendirmek yerine çocuğa dert ortağı olmakla sınırlı kalabilmektedir. Aile dışından biriyle paylaşılmasına rağmen istismar olayının devam etmesi, saldırganın cesaretini, mağdurun ise çaresizlik hissini arttıran bir durumdur. Öğretmenler olayın açığa çıkmasının yaratacağı tepkiden de kaygı duyabilmektedirler. “...ben bunları yavaş yavaş sindire sindire ailenin haberdar olmasını daha doğru olacağını düşündüm... annenin haberdar olması, teyzenin haberdar olması, hani daha güvenilir insanların bilmesi. Çünkü birden bir polis falan
gelirse o zaman bir şok, bir şey yaşayabilirler...”(Rehber öğretmen) Öğretmenler ensesti açığa çıkarmanın kendileri için de bir risk olabileceğinden kaygılanmaktadırlar. Kaygılarının yersiz olmadığını ensesti bildiren bir öğretmenin başına gelenler göstermektedir. “Mesela bir tane kızcağız vardı, bir okulun rehber öğretmeni. Bir vaka bildirdiydi. Kızcağız.. .taşınmak zorunda kaldı, okulunu değiştirmek zorunda kaldı. Bütün köy düşman oldu. Bir de müdür arkasında durmadı.” (Rehber öğretmen) Bu tür durumlarda öğretmenin yalnız bırakılmaması, öncelikle okul yöneticileri tarafından desteklenmesi önemlidir. Ancak toplumsal baskının izleri okulda da gözlemlenebilir. Nasıl aile, cinsel istismarın ortaya çıkmasını “aile namusunun lekelenmesi” olarak algılıyorsa, aynı zihniyetteki okul yöneticisi de okulunda ensest mağduru bir öğrencinin olduğunun ortaya çıkmasını “okulun namusunun lekelenmesi” olarak algılayabilir ve gizlemeyi seçebilir.

Sağlık kurumları

Sağlık kurumlarında istismarla, özellikle de çocuk istismarı ile ilgili çok disiplinli bir birimin olup olmaması ensestin ortaya çıkıp çıkmaması üzerinde etkilidir. 2002-2006 yılları arasında Türkiye çocuk ihmal ve istismarına durumunda devreye girecek çok disiplinli merkezlerin sayısı ve niteliği arttırmaya yönelik yapılan çalışma ve bu çalışma sırasında yapılan eğitimlerin değerlendirmeleri istismarın ortaya çıkarılması ve devamınya yapılacak müdahalelerde merkezlerin varlığının önemini bir kez daha ortaya koymuşturtur (Ağırtan vd., 2009: 249). Farklı uzmanlık alanlarının bir arada çalışmadığı kurumlarda ensestin gözden kaçması mümkündür. Sağlık çalışanlarının sebebi belirsiz sağlık sorunlarının ardında istismarın olabileceği konusunda farkındalık sahibi olmaları gereklidir. Cinsel istismara ilişkin çocukların verdiği dolaylı tepkilerin sağlık kurumlarında doğru değerlendirilememesi olayın ortaya çıkışını geciktirmekte, bazen ortaya çıkışına tamamen engel olmaktadır. Bir adli tıp uzmanının aktardığı olayda, 10 yaşlarında farklı şikâyetlerle defalarca okulda ve sağlık kurumlarında izlenen bir çocuğun yaşamakta olduğu baba tacizinin ortaya çıkmasının nasıl iki yıl geciktiği şöyle anlatılmıştır: “...Çocukta aslında okul başarısında bir düşme var davranışlarında bir değişiklik var, babasıyla birlikte olmak istemiyor, halbuki babası onun gelişmesi, bir erkek olarak yetişmesi için sürekli pazarda yanında olmasını istediğini, arabayla onu değişik yerlere götürdüğü söylemesine rağmen çocuk babadan uzaklaşıyor. Babayla hiç yan yana kalmak istemiyor, annesinin varlığında ancak belki de babasıyla birlikte daha rahat olabiliyor... sağlık problemleri de ortaya çıkmış, okuldaki rahatsızlığı nedeniyle de birtakım şeyler var. Çocukta aslında sindirim şikâyetleri var, mide bağırsak şikâyetleriyle geliyor... Aradan 1,5-2 yıl geçtikten sonra çocuk psikiyatrisi bizden konsültasyon istediğinde biz olaya müdahil olduk...”