Translate

27 Ağustos 2013 Salı

Gamze Karadağ Ensest’i yazdı:

 '' YAPILAN HER İSTİSMAR ASLINDA BİR İSTİSMARCIYI DOĞURUYOR''

Merhaba sosyal mühendisler;

İnsan olarak hepimizin sorumluluğuna düşen, görmezden gelemeyeceğimiz ve bilmemiz gereken bazı konular var. Bu konularda konuşmakla yükümlü olduğumuzu aksi takdirde suça ortaklık etmiş olduğumuzu bununda Türk Ceza Kanununda bir hükmü olduğunu belirtmeliyim. Bu konulardan en önemlisi de ‘ensest’ tir!
Gamze Karadağ
Arel Üniversitesi Psikoloji Bölümü Son Sınıf Öğrencisi
info@dagmedya.com
https://twitter.com/pskgamzekaradag

Peki Ensest nedir?

Kaynaklarda ensestin tek ve kesin bir tanımını bulmak mümkün değildir. Tanım her disiplinde farklılık gösteriyor. Amerikan Sağlık, Eğitim ve Koruma Dairesinin 1980′deki tanımına göre; ensest aile içinde ana-baba figürüne, gücüne ve otoritesine sahip kişilerin çocuğu cinsel anlamda istismar etmesi olarak kabul edilmiştir. Çoğu araştırmacı cinsel ilişkinin cinsel uyarı, pornografi gibi bütün formlarını cinsel istismar olarak kabul etmiştir. Son çalışmalarda üzerinde birleşilen tanıma göre ensest, birbiriyle evli olanlar dışındaki aile üyeleri arasında sözlü-sözsüz, fiziksel, görsel her türlü erotik davranıştır. Yasalarda ensest kan bağı olanlar arasındaki cinsel ilişki tanımıyla sınırlı kalmıştır.

Tanımlanması her ülkeye göre farklılıklar gösterse de yasal olarak ensest cezai bir harekettir; bazı ülkelerin ceza yasalarında ayrı bir suç olmayıp diğer cinsel suçlar arasında yer alırken bazılarında ayrı bir suç olarak ele alınmaktadır. Toplumsal, dinsel ve hukuksal kurallar, cinsel ilişkinin kimler arasında kabul edilebilir olduğunu belirlerken aynı zamanda cinselliğin meşruiyet kazandığı evliliğin de kimler arasında gerçekleşebileceğini saptar. Toplumlar arasında farklılıklar olsa da ensestin suç olarak ele alınışı tarih içerisinde değişime uğramıştır. Konunun toplumun iyiliği ve düzeni için taşıdığı önemin ötesinde bireyin kendi iyilik hali için taşıdığı önem üzerine odaklanan/odaklanabilen bir bakış oluşmuştur. Başka bir deyişle ensest günümüzde bir toplumsal sorun olmanın ötesinde başta bunun mağduru olan kişi, sonra bu durumdan birinci derecede etkilenen ev ve aile çevresi için bir sorun olarak algılanmaktadır.
—–
Türkiye, ensest konusunda sessiz bir cehennemdir. Toplumsal ahlaki yapımız bunu yapmaya uygun (!) ama konuşmaya uygun değildir. Ayıp ve günah anlayışımız ne yazık ki saklı ve gizli yapılabiliyorsa kılıf değiştirmeye müsait. Vazgeçilmez üç büyük kuralımız var bizim: ‘ Görmedim! Duymadım! Bilmiyorum!’
Görün!
Duyun!
Ve…
Bilin!
Sizler için küçük bir araştırma yaptım. Türkiye’de ensest davalarına göz attım. Edinmiş olduğum bilgilere göre yastık altı yapılmış yüzlerce dosya ve kapanıp sıkı sıkı saklanmış gün yüzü görmesi yasak dosyalar arasında onlarca ensest davası olduğunu öğrendim.
Biz o kadar bağrı yufka, o kadar merhametli(!) bir toplumuz ki ensestçisini, tecavüzcüsünü bağrımıza basıp koruyoruz. Mağdur mu? O, ölümü çoktan hak etmiştir aslında, insanca yaşamak ne haddine.
Bu konuda bir başka acı gerçek de hiçbir kaynağın bundan bahsetmiyor oluşu. Kimse yazmıyor, kimse konuşmuyor. Oysa üzerine söylenebilecek binlerce şey varken hiç kimsenin bunun üzerine kalem oynatmaması sorulacak sorularımı arttırmıyor değil. Bu gerçeği yok sayarak yaşamak toplumumuzun patolojisi diye düşünüyorum artık. Bağıra bağıra konuşmamız gerekiyor. Yapılan her istismar aslında bir istismarcıyı doğuruyor.
Psikolog Selen Ayas’la ensest ile ilgili küçük bir röportaj yaptım. Sohbet etmek kendisiyle ne kadar keyifli olsa bile, konuştuğumuz konular da bir o kadar can sıkıcıydı;
Gamze Karadağ: Alanda çalışan bir uzman olarak Türkiye de ensesti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selen Ayas: Yurtdışında olduğu kadar Türkiye’de de çok yaygın bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Türkiye’de ise bu konu yüz üstüne çıkmayan, aileler tarafından saklanan bir durumdur. Bu nedenle ülkemizde ensest ile ilgili net bir sayı bildirilmemektedir. Ensestin köklerinin ödipiyal dönem çatışmalarından köken aldığını iddia edenler olduğu gibi biyolojik bir bozukluk sonucu ortaya çıkabildiğini iddia eden araştırmacılar vardır. Ancak genel kabul gören görüş, Freud‘un geliştirdiği, Oedipus kompleksinin çözümlenmesi döneminde meydana gelen ağır bir bozukluktur. Bugün için bilinen biyolojik bir neden ya da yatkınlık saptanamamıştır.

G.K: Çocuklara karşı işlenen bu cinsel suçun önümüze hangi patolojileri getireceğini düşünüyorsunuz? Bir psikolog olarak karşılaştığınız ensest vakalarında genelde aldıkları tanı kriteri var mıdır?
S.A: Ensestin çocuk üzerindeki etkileri; çocuğun saldırganla olan ilişkisine, seksüel aktivitelerin şekline, şiddet kullanımına, fiziksel zararın varlığına, çocuğun işbirliğine, yaşına gelişim basamağına ve travma öncesi psikolojik gelişimine bağlı olarak değişebilmektedir. Genel olarak şu etkilerden bahsedilebilir:

Korku
Depresyon
Hiperaktivite bozukluğu
Enürezis(alta kaçırma) ve enkoprezis(alta bırakma)
Davranış problemleri
Okul problemleri
Cinsel problemler
Karşı gelme bozuklukları ve öfke tepkileri
Parmak emme, tırnak yeme
Fobiler, uyku bozuklukları gibi etkilerden bahsedilebilir.
Kısa dönemde çocuklukta bu sorunlar oluşmaktadır ancak ilerleyen yaşta enseste maruz kalan kişi yeniden bir cinsel istismarın mağduru olabildiği gibi istismar eden haline de gelebilmektedir. Tanı kriteri olarak posttravmatik stres bozukluğu kriterlerindendir.

G.K: Bir uzman gözüyle ensest mağdurunun duygu durumu ve davranışları hakkında ayırıcı özellikleri nelerdir?

S.A: Cinsel suistimal yaşamış kız çocuğu genellikle içine kapanır. Kız çocuğu kendini suçlu hissettiği için, kendine karşı acımasız davranır. “Eğer ben şöyle yapmasaydım, böyle yapmazdı…” gibi vesveselere kapılır. Cinsel suistimal yaşamış erkek çocuk ise dışa dönük bir davranışa bürünür. Genellikle “maço davranış” adı verilen davranış bozukluğu içerisine girer. Etraftaki en değerli olayları, duyguları ve kuralları hafife almak suretiyle, içindeki acıyı önemsememeye çalışır. Tüm ahlaki davranış kalıplarını küçümser.

Cinsel tacize uğramış erkek çocuk genellikle “agresif” olur. Her şeye çok çabuk sinirlenir. İçindeki ruhi çalkantıyı dışarı atmak için, yıkmaya, kırmaya, dökmeye, devirmeye yönelik dürtü hisseder. Düzen içinde giden şeylerin düzenini bozmak ister. Bu durum kız çocuğunda tamamen terstir. Cinsel tacize uğramış kız çocuk daha çok “depresif” davranış sergiler. Yıkıcılığı içe doğrudur. Psikolojik olarak her an içinde bir deprem yaşar; ancak dışarı vurmamak için var gücü ile direnir. Dışa dönük herhangi bir davranış bozukluğu sergilememeye gayret sarf ederler. Yaşamayı çok sevdiği ve etrafta çok sevildiği halde, intihar etmiş kız çocuklarında bu türden bulgulara rastlanılmıştır.

Cinsel tacize uğramış erkek çocuk yaşadığı olayı herkesten “gizler”. Yaşadığı bu olayın duyulması halinde arkadaşları tarafından alay konusu olacağı ve dışlanacağı endişesini taşır. Çevresinde artık erkek olarak değil bir “homoseksüel” olarak algılanacağı endişesine kapılır. Kız çocuğu, erkek çocuğunun aksine, yaşadığı bu olayı en yakın arkadaşı ile “paylaşmak” ister. Bu paylaşmanın nedeni, vicdanında kendisini rahatsız eden sorulara cevap bulmaktır. Ve kendisinin suçlu olmadığının onayını arar. Cinsel tacize uğramış kız çocuğu teselli arar.

Cinsel tacize uğrayan erkek çocuk “güç kazanmak” ister. Silahlara, kesici, dürtücü aletlere özel ilgi duyar. Hızlı arabalar ve güç gösterileri onun için vazgeçilmez fırsatlardır. Uğradığı bu olayın güçsüzlüğünden kaynaklandığını düşünür. Kız çocuğu ise güç kazanmak değil, “güçlüye sığınmak” ister. Grup arkadaşlıklarında en güçlü olanın ilgisini çekmek ve onun korumasının altında olmak ister. Erkeklere güvencini yitirmiş olabilir; ama güçlü bir erkek arkadaşın şemsiyesi altında olmaktan huzur duyar.

Cinsel tacizin “nedeni” konusunda erkek çocukları, “kandırıldım” diye kendilerini teselli eder. Erkek çocuk, kendisinin kolay kandırılan biri olduğunu göstermek için “saf rolü oynar”. Bunun aksine, kız çocuğu kendi vicdan muhasebesinde, “çaresizdim” tesellisine sığınır. Bu durumu çevresine, ağır işlerden kaçma, verilen görevleri “gücüm yetmez ki” şeklinde cevap verme ile yansıtır.

Cinsel taciz yaşamış erkek çocuk “kimlik ispatı” telaşı yaşar. “Ben hâlâ erkeğim”, diyerek kendini motive etmeye çalışır. Anlamsız ve gereksiz zamanlarda, kendisine “erkek” vurgusu yapar. Vücutlarındaki “kıllaşmayı” erkek olmanın ispatı olarak etrafa gösterir. Homoseksüel ve transseksüellere karşı aşırı reaksiyon ve öfke sergiler. Kız çocuklarında “kimlik ispatı”ndan daha çok, “kimliksizleşme” eğilimi görülür. Kimlik inkârı iki şekilde dışa yansıyabilir.

Cinsel taciz yaşamış kız çocuğu, kıyafetlerini erkek kıyafetlerinden seçmeye çalışır. Anlamsız zamanda anlamsız cinsel konuşmalar yapar, aşırı argo kelimeler kullanır, cinselliğe vurgu yapan küfürler eder ve cinsel içerikli fıkralar anlatır. Kendisine “helal olsun, tıpkı erkek gibi” denilmesi hoşuna gider.

Cinsel taciz yaşamış kız çocuğu kendinden daha büyük yaşlara ait kıyafetler giyer. Aşırı dekolte kıyafetler seçer. Yaşına yakışmayacak yoğunlukta makyaj yapar. Tacize uğradığı yaşı, görüntüyü ve kimliği üzerinden atarak daha farklı bir kimliğe bürünmek ister.

Cinsel taciz yaşamış erkek çocuk, kızlarla beraber olmak ve görünmek istemez. Onların oynadığı oyunlara iştirak etmemeye özen gösterir. Kendisinin kız gibi algılanacağı korkusunu yaşar. Bunun aksine taciz yaşamış kız çocuğu, oyun oynarken erkeklerin arasında bulunmayı tercih eder. Tacize uğramış kız çocuğu, bilinçaltında, babasını, ağabeyini ve erkek akrabalarını temize çıkarmak için erkek çocuklar ile özellikle oynamak isterler.

G.K:Bir ensest vakasında mağdurun bu olaydan psikolojik olarak etkilenmemesinin mümkün olmadığını biliyoruz, peki fail için neler söyleyebilirsiniz?

S.A:Ensest ilişkiye giren baba profilinde genellikle sert, ataerkil ve duygusal olarak dengesiz kişilik ortaya çıkıyor. Yine tacizcinin alkol ya da madde bağımlılığı, kişilik ve dürtü kontrol bozukluğu gibi bir psikopatolojisi söz konusu oluyor. Pedofil, yani çocukları cinsel olarak çekici bulan kişiler de enseste yönelebiliyor.
——-
Bu konuyu bir de bir avukatın dilinden dinlemek için Av. Ahu Arslan Fişenk’ten ensest davlarının dava sürecini, hangi yetkililerin hangi görevlerde bulunduğunu ve dava süresince neler yaptığını, bir yıl içerisinde kaç ensest davasıyla karşılaştığını ve bu davalardan birini bizimle paylaştı.

Bir Davanın Süreci…

Özellikle çocuk (yani 18 yaşının altında) mağdurlarının olduğu ensest vakalarında rehber öğretmenler, sınıf öğretmenleri ve hekimlerin önemli bir rolü vardır.
Mağdur, sanık ile aynı evde yaşıyorsa durum soruşturma aşamasındayken Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı bir bakım merkezine yerleştirilmesine karar verilir. Ayrıca bu kurumda mağdur çocuğa psikolojik destek ve eğitim desteği uzmanlar tarafından verilir.
Yargılama sürecinde mağdur çocuğun ailesinden alındıktan sonra yerleştirileceği bakım ve rehabilitasyon merkezinde görevli sosyal çalışmacı/Sosyal Hizmet Uzmanı mağdur çocukla görüşmeleri ve kendisini takibatı sonucu mağdur çocuğun durumu ve çocuk için alınması zaruri önlemler konusunda görüşlerini belirtir bir Sosyal İnceleme Raporu tanzim eder. Bu rapor mahkemeye ibraz edilir. Mahkeme bu raporda yazılı görüşlerin gereğinin yerine getirilmesine karar verebileceği gibi bunlarla beraber gerekli gördüğü başkaca tedbirlerin alınmasına da hükmederek ilgili şahıs ve kurumlara talimat verir.
Çocuğun savcı huzurunda ve mahkeme huzurunda ayrı ayrı ifadeleri alınırken bir sosyal hizmet uzmanı, pedagog veya psikolog hazır bulundurulur. Ve yargılamanın tüm aşamalarında çocuğun ifadesi alınırken sanık yakınıyla karşılaşmamasına özen gösterilmelidir. Zira yargılamanın amacı somut gerçeğin tespiti olmakla beraber buna yönelik yapılacak her türlü işlemde asıl olan çocuğun üstün yararı olmalıdır. Mağdurun yetişkin olması durumunda da talebi de varsa yine sanık ile yüz yüze gelmeden ifadesi alınmalıdır.
Yine yargılama sürecinde ensest mağdurunun soruşturma ve kovuşturma evrelerinde ayrı ayrı olmak üzere bir Ruh Sağlığı ve Hastalıkları birimi bulunan hastaneden ruh sağlığına ilişkin rapor alınmasına karar verilir. Uygulamada bu raporların Adli Tıp Kurumu’ndan alınması yoluna gidilmekte ise de Adli Tıp Kurumu’ndaki yoğunluktan dolayı oldukça ileri tarihlere verilebilen randevular sebebiyle ensest mağdurunun bu süreçte daha da mağdur olmaması için mahkemeler bu tercihlerinden vazgeçip tam teşekküllü bir devlet hastanesi ya da üniversite hastanesinden rapor alınmasına karar verebilmektedirler. Bu raporlar Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı ile Ruh Sağlığı ve Hastalıkları uzmanları tarafından tanzim edilmektedir.
2012 yılını daha yeni bitirdik. Bu geçen bir yıl süresi içinde kaç ensest dosyasıyla karşılaştın diye sorduğumda…

‘Benim vekil olarak görev yaptığım 2011 yılından devam eden ve tamamlanmış dosyalarla reddettiklerim de dahil 5 adet ensest vakıası var. ‘ demişti.

Türkiye’de ki ensest vakalarının (tespit edilmiş) oranını hesap edebilmek için gerçekten iyi bir matematiğe ihtiyacımız yok.
———
Bu Bir Çocuğun Yok Oluş Hikayesi…

‘Mağdur vekili olarak görev yaptığım bir ensest dosyası vardı. Mağdur kız çocuğu, sanık ise öz babası. Öz baba bir yıl kadar kızını vücudunun çeşitli yerlerine dokunarak, okşayarak vs. taciz ediyor. Bir yıldan sonra tacizler mağduru korkutma suretiyle cinsel birleşmeye varıyor ve bu şekilde 1,5 yıl kadar devam ediyor. Ta ki mağdur çocuk hamile kalana kadar. Mağduru kadın doğum uzmanına baba bizzat kendisi götürüyor; ancak doktorun yanına mağdur çocuğu yalnız gönderiyor. Nitekim olay burada açığa çıkıyor. Baba emniyette ve savcılık ifadelerinde ve sorgusunda suçu ikrar ediyor. Ancak kovuşturma başladıktan sonra her şeyi inkar ediyor. Anne sosyal hizmet uzmanı incelemesindeki ifadesinde babanın ve kızının hayatlarının tehlikede olduğunu söylüyor. Anne olayın ortaya çıktığı ilk zamanlar çocuğu suçlama eğiliminde, ancak psikolog ile yaptığı görüşmeler sonucunda öyle olmadığına inanmaya başlıyor. Ama yargılama sürecinde sürekli olayı örtbas etme ve mağdurun babasına iftira attığı yönünde ifade vermesini sağlama çabasında. Bu arada mağdurun bir de ablası var. Abla şu anda evli ve başka şehirde. Evlenmeden önce baba ona karşı da taciz eylemlerinde bulunuyor. Yani aslında taciz mağduru çocuk yetişkinliğe doğru adım attıkça sanık baba yaşça daha küçük, savunmasız ve belki de yaşadıklarının ilk zamanlar çokta farkında olmayan başka çocuğuna karşı taciz eylemlerinde bulunuyor. Bu olay açığa çıkmasa idi belki de müvekkilim mağdur da bir gün neredeyse çocuk yaşta evlenmek zorunda kalacak, sanık baba da mağdurdan daha küçük olan kardeşine karşı benzer taciz eylemlerini gerçekleştirecek idi. Şu var ki anne baba cezai sorumluluğun dışında hukuki olarak en fazla çocukları üzerindeki velayet haklarını kaybederler. Bu da taciz/tecavüzü gerçekleştiren aile bireyini adeta cesaretlendirmektedir. Dolayısıyla taciz/tecavüz eylemi sonrası ailesiyle yaşamaya devam eden, daha doğrusu yaşı ve durumu itibariyle yaşamaya devam etmek zorunda kalan çocukların aile bireyleri tarafından aynı eylemlere maruz bırakılmaları kaçınılmazdır. Son olarak şunu söylemek isterim ki; ensestin hukuki ve cezai yaptırımlara tabi tutulması yeterli olmayıp, toplumun bu tür sapkınlıkla mücadele konusunda ciddi yükümlülükleri vardır. Sağlıklı ve çağdaş toplumun en önemli temeli çocukların bu tür sapkınlıklara karşı korunmasında toplum bireylerine, öğretmenlere, sosyal hizmet uzmanlarına, hekimlere ve hukukçulara büyük görevler düşmektedir.’’
——
Sevgili sosyal mühendisler;

Okuduğunuz hikaye aslında bir hikaye değildir. Ne canavarlaşan baba bir hayal ürünüdür ne de hayatın içinde nefes almaya çalışırken kaybolup giden bu kız çocuğu. Ve buna benzer yüzlerce öykünün varlığından bahsediyoruz. Nerede mi? Yaşadığınız bu topraklarda, burnunuzun dibinde, yanı başınızda, çok yakınınızda aslında her şey. Sadece görülmeyi, fark edilmeyi bekliyorlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder